“Sana müjdeler olsun. Senin o kardeşini sevdiğin gibi, Allahü teâlâ da seni seviyor.”
Abdullah el-Cübbâî hazretleri Hanbelî fıkıh âlimidir. 521 (m. 1127) senesinde Lübnan’da Trablus köylerinden Cübbe’de doğdu. İlim tahsiliiçin Bağdad’a geldi. Orada Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin huzûru ve sohbeti ile şereflendi. Oradan Hemedan’a geldi. Orada Hâfız Ebü’l-Alâ el-Hemedânî’den ilim öğrendi. Hadîs-i şerîf dinledi. İlim öğrenmek için İsfehan, Mısır ve başka yerlerde bulunup, meşhûr âlimler ile görüştü. Sonra Bağdad’a gelip, tekrar Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin sohbetlerinde bulundu. Sohbetlerinden ayrılmayıp, çok istifâde etti. Hanbelî mezhebi âlimlerinin büyüklerinden ve zamanındaki hadîs, fıkıh ve kırâat âlimlerinin önde gelenlerinden oldu. 605 (m. 1208) senesinde İran’da İsfehan’da vefât etti. Cübbâî hazretleri rüyâsında Peygamber efendimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) görüp şöyle anlatır:
“Yâ Resûlallah! Kur’ân-ı kerîm okuyana sevâb verilir (değil) mi?” dedim. Resûlullah; “Evet” buyurdu. “Yâ Resûlallah! (Ma’nâsını) anlasa da anlamasada mı (sevâb verilir?)” dedim. “(Evet) Anlasa da, anlamasa da” buyurdu.
Ebû Muhammed Abdullah el-Cübbâî kendisine gelene kadar bütün râvîleri zikrederek bildirdiğine göre, Hazreti Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) şöyle anlattı:
Bir kimse başka bir köyde bulunan bir kardeşini (dostunu) ziyârete gidiyordu. Allahü teâlâ o kimseye bir melek gönderdi. Melek o kimseye; “Nereye gidiyorsun?” diye sordu. O da; “Filân din kardeşimi görmeye gidiyorum” dedi. Melek; “Onun sana bir iyiliği, bir faydası oldu mu?” suâline, o kimse; “Hayır. Sâdece, ben onu Allah rızâsı için seviyorum” dedi. Bunun üzerine melek; “Allahü teâlâ beni sana gönderdi. (Sana müjdeler olsun ki) Senin o kardeşini sevdiğin gibi, Allahü teâlâ da seni seviyor” dedi…
Yine Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) şöyle anlattı: “Bir gün bir hurma fidanı dikiyordum. Resulullah yanıma geldi. Ey Eba Hureyre! Nedir o diktiğin? diye sordu. Hurma fidanı dikiyorum ya Resulallah, dedim. Sana o diktiğinden daha hayırlı bir dikim işi söyleyeyim mi? dedi. Söyle ya Resulallah! dedim. Sübhanallah, Elhamdülillah La ilahe illallah, Allahu Ekber, kelimelerini söyle… Bunların her biri için, sana Cennet’te bir ağaç dikilir, buyurdu.
Naklettiği diğer hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir: Yine Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) Resûlullah’tan şöyle bir hadîs-i şerîf rivâyet etmektedir: “Allahü teâlâ, paraya kul, köle olanlara lanet etsin.”
Hazreti Âişe (radıyallahü anha) şöyle bildiriyor. “Resûlullah, sabah namazının iki rek’at sünnetini kılar ve o kadar hafif tutardı ki, ben (kendi kendime), acaba bu iki rek’atta Ümmü’l-Kur’ân’ı (Fâtiha’yı) okudu mu? derdim.”