“Din büyüklerini, Resûlullah efendimizin vekîli bilmeli…”

Hak yolunun yolcusu gönlünü âhirete vermeli, dünyâlıklara kapılmamalıdır.

 

Ahî Mîrim hazretleri büyük velîlerdendir. Afganistan’da Herat şehrinde doğdu. Oradaki âlimlerden ilim tahsîl etti. Azerbaycan’daki Şirvan’da Halvetî büyüklerinden Ömer Halvetî’nin sohbetine katıldı ve tasavvufta yükselerek hocasından icâzet aldı. Tîmûr Han zamânında Anadolu’ya gelip Kırşehir’e yerleşti. Kendisine Ahî denilmesine sebeb Ahî Evrân oğullarından olması sebebiyledir.1409 (H.812) senesinde Kırşehir’de vefât etti. Hikmetli sözleriyle insanları irşâd etti, doğru yolu gösterdi.

Bir gün sevdiklerine buyurdu ki: “Hak yolunun yolcusu gönlünü âhirete vermeli, dünyâlıklara kapılmamalıdır. Bir olan Allahü teâlâya bağlanmalı, başka şeylere heves etmemelidir.”

“Hakîkat, temizlemek, yâni hastalıklı, mikroplu, bozuk maddeleri çıkarıp atmak gibidir. Çünkü yerinde kalırlarsa, yine hasta edebilirler. Tam sıhhate kavuşmak, büsbütün şifâ bulmak, bu iki tedâvinin birlikte yapılmasıyla olur. Bu açıklamadan, Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) tedavisinin, Eshâb-ı kirâmın tabiatlarında nasıl sıhhat ve şifâ tesirleri yaptığı kolaylıkla anlaşılabilir. Muhakkak ki, o tedâvî ve ilâç, Allahü teâlâyı çok sevmek, bütün gayretiyle Resûlullah’a tâbi olmak, tâat ve ibâdetlerden lezzet duymak ve günahları çirkin görüp, nefret etmekten başkası değildi. Bu da onlarda kalblerin huzûru ve nefslerin temizlenmesi tesirini yapıyordu.

Resûl-i ekremin bereketli sohbeti ve İslâmiyet reçetesinin tatbîki ile, bu mertebelere pek kısa zamanda, belki bir anda kavuşuyorlardı. Onlar, daha sonraki asırlarda söylenen zevk ve mevâcidlerden ziyâde, sûret ve hakîkate son derece riâyet ve ihtimâm gösterip, hakîkati koruyan sûreti muhâfaza edip, keşif ve kerâmete îtinâ göstermediler. Bunları kemâlin, olgunluğun îcâb ve şartlarından saymadılar.

O hâlde, tam sıhhate kavuşmak yâni Muhammedî nisbet isteyen bir tâlib, Resûlullah’ın sünnetine uymayı, bütün riyâzet ve mücâhedelerden üstün ve buna âit olan nûr ve bereketleri, bütün feyizlerden efdal bilmelidir. Bütün zevk ve mevâcidlere, bâtın cemiyyeti ve devamlı huzur yanında değer vermemeli ve bu öz ve hakîkatlerin elde edilmesine sebep olan büyüğü, Resûlullah efendimizin vekîli bilmeli, ona canla başla hizmet edip, bu yolda, çocuklar gibi, ele geçen ceviz-meviz gibi şeylerle, tatlı olsa da, yetinmemelidir.”


Vehbi Tülek

Kategori içindeki yazılar: Vehbi Tülek