“Elbette, ehl-i kitaptan [Yahûdî ve Hıristiyân] olsun, müşriklerden olsun bütün kâfirler Cehennem âteşindedir, orada ebedî kalırlar…”
Cennet ile nimetlerinin ve Cehennem ile azaplarının ebedî, sonsuz olduklarına dâir birçok âyet-i kerîme vardır. Mesela Bakara 25, Âl-i İmrân 116, Mâide 85, En’âm 128, Tevbe 68, Hûd 107’de olduğu gibi. Âyet-i kerîmelerde, Cennetlikler için de, Cehennemlikler için de, “Onlar orada ebedî kalırlar” buyuruluyor. (Bakara, 81-82)
Âyet-i kerîmelerde şöyle buyurulmuştur: “Önce Müslümân olanlardan, muhâcirlerin ve ensârın önce gelenlerinden ve bunların yollarında gidenlerden Allahü teâlâ râzîdır. Ve onlar da, Allahü teâlâdan râzîdırlar. Allahü teâlâ, bunlar için, Cennetler hâzırladı. Bu Cennetlerin altlarından nehirler akmaktadır. Bunlar, Cennet’te ebedî olarak kalacaklardır.” (Tevbe sûresi, 100)
“Kâfirler, zümreler hâlinde, Cehenneme sürülürler. Orada, bekçiler, “Size, Rabbinizin âyetlerini bildiren ve bugüne kavuşacağınızı ihtâr eden Resûller gelmedi mi” derler. Onlar, “Evet geldi” derler. Ama, azap vaadi [elbette Cehennemi (kâfir olan) cin ve insanlarla dolduracağım vaadi] kâfirlerin üzerine gerçekleşmiştir.” [Zümer, 71]
“Fâcirler [kâfirler], Cehennemdedirler. Cezâ gününde oraya atılan kâfirler, artık bir daha çıkamazlar.” [İnfitâr, 14-16]
“Elbette, ehl-i kitaptan [Yahûdî ve Hıristiyân] olsun, müşriklerden olsun bütün kâfirler Cehennem âteşindedir, orada ebedî kalırlar. Onlar yaratıkların en kötüsüdürler.” [Beyyine, 6]
Büyük âlim ve velîlerden İmâm-ı Rabbânî (rahmetullahi aleyh) buyurmuştur ki:
“Cennet de, Cehennem de şu ânda vardırlar. Her ikisini de Allahü teâlâ yoktan vâr etmiştir. Kıyâmette, her şey yok edilip tekrâr yaratıldıktan sonra, ebedî olarak varlıkta kalacaklar, artık hiç yok olmayacaklardır. Kıyâmet günü, hesâbdan sonra, birçokları Cennet’e gönderilecek, birçoğu da Cehennem’e sokulacaklardır. Cennet’in sevâbı, nîmetleri ve Cehennem’in azâbı ebedîdirler. Bunlar, Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmektedir.” (İmâm-ı Rabbânî, Mektûbât-ı Rabbâniyye)
Dünyâ ile âhiret arasındaki âleme, kabir âlemine “Berzah Âlemi” denilmektedir. “Berzah âleminde ölülerin hâli, dirilerin hâli gibi değildir. Dünyâ hayâtında, hem his (duygu), hem de irâde (istek) ile hareket vardır. Berzah hayâtında ise, hareket etmek lâzım değildir, elem (acı) ve azâb duymaları için yalnız hissetmeleri yetişir.” (İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî)
“Sûra üfürüldükten sonra, Allahü teâlâ, kıyâmetin kopmasını murâd buyurduğu vakit, dağlar uçar, bulutlar gibi yürümeye başlarlar. Denizlerin bâzısı bâzısına karışır. Güneşin nûru giderek simsiyâh olur. Dağlar toz hâline gelirler. Âlemler birbirine girerler. Yıldızlar, dizili incinin kopup dağıldığı gibi olurlar… Allahü teâlâ, göklerin parça parça olmasını emreder. Yedi kat yerde ve yedi kat gökte ve Kürsîde diri olarak kimse kalmaz. Her canlı vefât etmiş olur…” (İmâm-ı Gazâlî, İmâm-ı Kurtubî, Kâbü’l-Ahbâr)