“Muhabbet, Allah’ın ihsânı ile elde edilir”

Miskâlî Efendi Bursa velîlerindendir. İsmi, Mehmed’dir. 1608 (H.1017) senesinde vefât etti. Gençliğinde işi gücü mızıka denilen bir çalgıyı çalmaktı. Sonradan tövbe edip tasavvufa yöneldi. Nakşibendiyye yolunda Şeyh Şâmî Efendinin sohbetlerine ve hizmetine devâm etti. Kemâle erdikten sonra Bursa’da ikâmet etti. Mudanya ahâlisi fısk u fücûr ve ahlâksızlıkla meşgûlken aralarında bâzı kimselerin Miskâlî Efendiye muhabbeti, sevgisi … Devamını oku

Bağdât Fatihi Murâd Han ve Gül Baba

Gül Baba Anadolu’da yetişen meşhûr velîlerdendir. Misâlî Baba ve Gül Baba lakaplarıyla tanınmıştır. On yedinci asırda yaşamıştır. Osmanlı Sultanlarından Dördüncü Murâd Hanla görüşmüştür. Bağdât seferi sırasında ziyâretine gelen Sultana kış mevsiminde koynundan, açılmış tâze bir gül çıkarıp vermesi sebebiyle, Gül Baba lakabı ile anılmıştır. Kabri, Niğde’nin dokuz kilometre kuzeyinde bulunan Güllüce köyündedir. Bu köy, ismini … Devamını oku

Dünyâ ve âhiret saâdetinin kapısı

Hüsâmeddîn Ahmed hazretleri Hindistan’da yetişen büyük velîlerden olup Hâce Muhammed Bâkî-billâh hazretlerinin önde gelen talebelerindendir. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin büyüklüğünü herkesten iyi bilirdi. Muhammed Bâkî-billah hazretlerinin vefâtından sonra, onun dergâhında bulunanlara ve hocasının oğullarına hizmette bulunup, çok çalıştı ve çalışmalarının mükâfâtını da buldu. İmâm-ı Rabbânî’ye bağlılığını da, yazmış olduğu şu mektubu ile dile getirmektedir: “Yüksek irşâd ve hidâyet … Devamını oku

“Din büyüklerini, Resûlullah efendimizin vekîli bilmeli…”

Hak yolunun yolcusu gönlünü âhirete vermeli, dünyâlıklara kapılmamalıdır.   Ahî Mîrim hazretleri büyük velîlerdendir. Afganistan’da Herat şehrinde doğdu. Oradaki âlimlerden ilim tahsîl etti. Azerbaycan’daki Şirvan’da Halvetî büyüklerinden Ömer Halvetî’nin sohbetine katıldı ve tasavvufta yükselerek hocasından icâzet aldı. Tîmûr Han zamânında Anadolu’ya gelip Kırşehir’e yerleşti. Kendisine Ahî denilmesine sebeb Ahî Evrân oğullarından olması sebebiyledir.1409 (H.812) senesinde … Devamını oku

“Dünyâda hak ile bâtılın karışması lâzımdır!..” 

“Bu dünyâda evliyânın belli olması lâzım değildir. Doğru ile yalancının karışması lâzımdır…”   Seyyid Mîr Muhammed Numân hazretleri Hindistan’ın büyük velîlerinden olup, 1569 (H.977) senesinde Semerkand’da doğdu. Hindistan’a gelip, Hâce Bâkî-billah hazretlerinin sohbeti ile şereflendi. Hocasının vefâtına kadar Delhi’de hizmetinde bulundu. Hâce Bâkî-billah’ın vefâtında, İmâm-ı Rabbânî Delhi’yi teşrif etmişti. Seyyid Mîr Muhammed Numân’ı Serhend’e götürdü. … Devamını oku

Sadaka, verenin kabir ateşini söndürür!..

Ecezâde Muhyiddîn Efendi Osmanlılar zamanında yetişen İslâm âlimlerindendir. Mevlânâ Hatîbzâde’den okudu. Daha başka âlimlerin derslerinde de bulunarak, mükemmel bir şekilde yetişti. İlim tahsilini tamamladıktan sonra, İznik Medresesi’ne müderris oldu. Bir müddet müderrislik yaptıktan sonra, Trabzon kadılığına tayin olundu. 924 (m. 1518) senesinde vefât etti. Buyurdu ki: Enes bin Mâlik (radıyallahü anh) şöyle rivâyet etti: Resûlullaha (sallallahü … Devamını oku

Kur’ân-ı kerim yedi lehçe üzerine vahy edilmişti…

İbnü’l-Bâziş hazretleri kıraat âlimidir. 491’de (m. 1098) Endülüs’te (İspanya) Gırnata’da (Granada) doğdu. Aslen Ceyyânlı (Jaen) bir aileden olup yedi yaşında Kur’ân-ı kerimi ezberledi. Sonra zamanın büyük âlimlerinden kıraat ilminde 300 tariki öğrenerek üstad oldu. Gırnata hatipliği görevini de yürüten İbnü’l-Bâziş 540’ta (m. 1145) Gırnata’da vefat etti. Bir dersinde buyurdu ki: Kur’ân-ı kerim, yirmiüç senede, parça … Devamını oku

“Dost sofrasında yenilen yemeğin hazmı kolay olur”

Meymûn bin Mihrân hazretleri tâbiînin büyüklerinden, olup hadîs ve fıkıh ilminde büyük bir âlimdir. 657 (H.37) de Kûfe’de doğdu. Sonra Rakka’ya yerleşti. Halife hazret-i Ömer bin Abdülaziz tarafından kâdı ve vâli olarak Cizre’ye tâyin edildi. 734 (H. 116)’de Cizre’de vefât etti. Meymûn bin Mihrân şöyle anlatıyor: Bir gün, Halîfe Ömer bin Abdülaziz ile beraber bir … Devamını oku

“Benim ismim ‘Bal’dır efendim!..”

Seyyid Hasan hazretleri Türkistan’da yetişen velilerdendir. On beşinci asrın sonlarında yaşadı. Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin sohbetlerinde kemâle geldi. Küçük bir çocukken babası onu Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin sohbetine götürdü. Küçük Hasan odaya girdiğinde, Ubeydullah-ı Ahrâr’ın yanında duran balı görünce hemen ona koştu ve yemeye başladı. Hâce Ubeydullah gülümseyerek durumu seyretti ve Küçük Hasan’a; “Yavrum senin ismin ne?” … Devamını oku

“Sükût eden, dünyâda da âhirette de kurtulur”

Muhammed Rukiyye hazretleri büyük velîlerdendir. 1494 (H. 900) senesinde vefât etti. Tasavvuf yolunu Yûsuf Mahdûm’dan öğrendi. Zâhirî ilimlerde eşsiz, tasavvuftaki derecesi çok yüksekti. Talebelerine şöyle buyurdu: “Size bu yolda lâzım olan, mücâhede ve riyâzeti elden bırakmamak, bu yolun âdâbına gereği gibi riâyet etmek, bu yolun temeli olan doğru söze ve helâl yemeye devâm etmektir.” Hocam … Devamını oku

Mahlûkâtın yaratılışında hikmetler, sırlar vardır…

Kâsım Ali Bedahşî hazretleri Hindistan’da yetişen büyük velîlerdendir. Önceleri Hâce Muhammed Bâkî-billah hazretlerinin talebelerinden iken, terbiyesi ve bu yolda yetişmesi, İmâm-ı Rabbânî hazretlerine havâle olunanlardandır. İmâm-ı Rabbânî, Bâkî-billah hazretlerine gönderdiği bir mektupta şöyle anlatır: “Mevlânâ Kâsım’ın hâli daha iyidir. Hâllere gark oluyor ve kendini unutuyor. Adımını bütün cezbe makamlarından yukarıya attı…” Yine İmâm-ı Rabbânî, Bâkî-billah … Devamını oku

Helâl yemedikçe, sâlih ameller işlenemez…

“Senin için en mühim vazîfe helal kazanç ve helal lokma talep etmektir.”   Hayreddîn Etrâdî hazretleri Türkistan velîlerinden ve Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin talebelerindendir. On beşinci asrın sonlarına doğru yaşadı. Türkistan şehzâdelerinden zengin bir gençti. Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin sohbetlerine devamla kısa zamanda kemâle geldi. Bu mübarek zat, bir talebesine buyurdu ki: Senin için en mühim vazîfe … Devamını oku

“Müslümanlığın zayıf olduğu bir asırdayız…”

Hasan-ı Berkî hazretleri büyük velîlerden olup İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin talebelerindendir. Tefsîr, hadîs, fıkıh gibi zâhirî ilimlerde âlim idi. Önce Şeyh Ahmed-i Berkî’nin talebesi oldu. Hocasının işâreti ile Serhend’e giderek, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hizmetine girdi. Onun talebesi olmakla şereflendi. Sohbetleriyle yüksek hâllere ve makamlara erişti. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin Hasan-ı Berkî’ye yazdığı mektuplardan biri şöyledir: “Bu mektubumu … Devamını oku