Nehre atılan kitap!..

Hakîm-i Tirmizî hazretlerinin tasavvufla ilgili bir kitabı vardı ki, çok önemli ilimlerle doluydu.   Onu bir talebesine verip;   “Git, bunu Ceyhun Nehri’ne at da gel!” diye emretti.   Talebe, “peki” dedi.   Ve onu alıp nehre vardı.   Ama atmaya kıyamadı.   Döndüğünde sordu hocası:   “Kitâbı attın mı evlâdım?”   “Attım hocam.”   “Peki, ne gördün … Devamını oku

“Günah ateştir” ne demek?

Tirmiz’de dünyâya gelen Hakîm-i Tirmizî hazretlerinin zamânında âbid ve zâhid biri vardı ki, inanmazdı bu zâtın büyüklüğüne.   Aleyhinde konuşurdu.   Tâ ki, Resûlullah Efendimiz o kimseyi îkaz edene kadar.   Şöyle ki;   Bir gece Efendimiz bu kişinin rüyâsına girerek;   “Tirmizî’nin kıymetini bil! Ebedî saâdete kavuşmak istiyorsan, onun hizmetine koş, vakit geçirme!” buyurdu.   Uyandı uykudan. … Devamını oku

Herkese şefkat gösterirdi…

Tirmiz’de dünyâya gelen Hakîm-i Tirmizî hazretleri, büyük hadîs imâmıdır.   Tasavvufta da yüksekti derecesi.   Tevâzu sâhibiydi…   Kaçardı dünyâdan.   Herkese karşı çok şefkatliydi.   Hattâ hayvanlara bile…   Ev olarak küçük bir kulübesi vardı ki, kapısı bile yoktu bu yerin.   Bir perde asılıydı kapı yerinde.   Bir sene hac için terk etti kulübeyi.   O ayrılınca bir … Devamını oku

Anneye hizmetin mükâfatı

Hakîm-i Tirmizî hazretleri, büyük hadîs imâmıdır.   Gençliğinde kalbi “ilim öğrenmek” için yanıyor, buna kavuşmanın yollarını arıyordu. İki de arkadaşı vardı. Bir gün üçü uzun uzun konuştuktan sonra “Dînî ilimleri öğrenmek için sefere çıkmalıyız” diye karar verdiler.   Hakîm, koşarak geldi annesine:   “Anneciğim! Biz sefere çıkıyoruz.”   “Ne seferi oğlum?”   “İlim öğrenmeye gidiyoruz.”   “İyi de, … Devamını oku

Kimseye kızmayan zat…

Tirmiz’de dünyâya gelen Hakîm-i Tirmizî hazretleri, Allah dostu bir velîdir.   Kimseye kızmazdı…   Her sıkıntıda, kendinde arardı kusûru.   Nitekim bir gün, en “yeni elbisesini” giyip çıkar evden.   Cumâ namazına gidecektir.   Birkaç talebesi de vardır yanında.   Az sonra bir sokağa girerler. O sokakta kötü huylu bir “kadın” vardır.   Şirret mi şirret.   … Devamını oku

Pişmanlık ateşiyle yanmak!..

Tirmiz’de dünyâya gelen Hakîm-i Tirmizî hazretleri, Allah’tan çok korkar, kaçardı her günahtan.   Şöyle ki;   Hakîm, henüz gençtir.   Güzel ve yakışıklıdır.   Bir kadın, gönlünü ona kaptırır. Devamlı peşinde dolaşır…   Bir gün onu yalnız görür.   Ve usulca yaklaşıp;   “Merhabâ!” der.   O bakar ki, genç ve güzel bir kadın.   Cilveler yapıyor … Devamını oku

Yazık oldu zavallıya!

Edirne’de yaşâyan Allah dostlarından Şekmetî Mehmet Efendi hazretlerinin yanına, kötü huylu bir kişi gelir.   Sohbetini dinler.   Büyük zevk alır.   Ancak bir müddet sonra sessizce ayrılıp gider oradan.   Gelmez olur artık.   Onun ayrılmasına üzülür mübârek!   Yakınları;“Efendim, niçin bu kadar üzülüyorsunuz?” derler.   Cevâbında;   “Nasıl üzülmeyeyim. O, bizden ayrıldı, ama ‘kötü huyları’ … Devamını oku

O, beni benden iyi biliyor

Edirne’de yaşıyan Allah dostlarından Şekmetî Mehmet Efendi bir kış günü, Edirne pazarında dolaşırken birinin hizmetçisini görür. Sırtında tek bir gömleği vardır zavallının.   Titremektedir soğuktan!   Usulca yaklaşır ve kendisine;   “Evlât! Efendine söyle de sana bir palto alsın, olmaz mı?” der   Hizmetçinin cevâbı şaşırtır büyük zâtı.   Şöyle ki;   “Lüzum yok. O, beni benden iyi biliyor, her … Devamını oku

Merhamet etmeyene merhamet olunmaz!

Allah dostlarından ve Edirne toprağını nurlandıran büyüklerden biri de Şekmetî Mehmed Efendi‘dir.   Bir yıl, talebesiyle, hac yolculuğuna çıkar bu zât.   Yolda küçük bir kızcağız görür.   Üstü başı yırtık.   Perîşan vaziyette.   Çok fakîr olduğu bellidir hâlinden. Yol kenarında ölü bir kuş görür bu küçük yavrucak.   Eğilir, onu alır.   Bellı ki, rızık yapacaktır.   Yaklaşır … Devamını oku

Tövbekâr kadın!..

Allah dostlarından ve Edirne velîlerinden Nûreddîn Baba‘nın bir talebesi vardır ki, çok yakışıklıdır.   Üstelik takvâ sâhibidir.   Günahtan çok korkar.   Olacak bu ya…   Ahlâksız bir kadın, âşık olur bu gence.   Peşinde dolaşır…   Ama genç, yüz vermez. Bir gece delikanlı odasında ders çalışırken çalınır kapısı. Açtığında yine bu kötü kadını görür eşikte.   Sertçe … Devamını oku

Tevâzu, büyüklük alâmetidir

Edirne evliyâsından Ömer Baba, 15. asırda Edirne’de yaşamış.   Mütevâzı bir hayâtı varmış.   Yine de unutulmamış.   Nitekim büyüklerimiz;   “Tevâzu, büyüklüğün alâmetidir, işâretidir” buyurmuşlar.   ● ● ●   Ömer Baba, geceyi ibâdetle geçirir, gündüzleri de İslâmiyeti anlatırmış insanlara.   Kalplere işlermiş sözleri.   Geceleri çok az uyurmuş.   Bir gün sormuşlar ona;   “Niçin uyumuyorsunuz?   … Devamını oku

En kıymetli ibâdet hangisidir?

Edirne’de, Uzun Kaldırım Caddesi’nde mütevâzı bir kabir var ki, Allah dostlarından, Hırçın Baba‘nın kabridir burası. Yüzyıllar önce bu topraklarda yaşamış ve günahla kararmış kalplere feyiz saçmış.   Bir gün, o beldeye, bâzı misâfirler gelir.   Bu zâtı görüp istifâde edeceklerdir.   Bir müddet sohbet ederler. Hac zamânı olduğu için hacdan bahseder mübârek zât.   Kâbe’yi, tavafı anlatır.   … Devamını oku

Dalından koparılamayan meyveler!..

Allah dostlarından Hıdır Baba, Edirne’nin mânevî fâtihlerinden bir gâzi derviştir.   O devirde bir kadın, bir meyve bahçesinin önünden geçerken durur.   Dikkatini çekmiştir meyveler.   Tamâmı olgunlaşmış, neredeyse düşmek üzeredirler.   Kendi kendine;   “Birkaç tâne koparsam mı?” der.   Ve uyar şeytana.   Asılır bir dala.   Ama ne mümkün!   Bir türlü kopmaz … Devamını oku