“Kıyâmet için ne hazırladın?..”

Bir gün büyük velî Muînüddîn-i Çeştî hazretlerine, bâzı kimseler gelip, kendisine “namaz”dan sordular.   Cevâben;   “Namaz, çok mühim ibâdettir” buyurdu.   Ve îzah etti:   “İbâdetler îmândan değildir. Yâni bir ibâdeti terk etmek, îmânı gidermez. Ama namaz için hüküm böyle değil.”   Sordular:   “Onun hükmü nasıldır efendim?”   Cevâben;   “Birçok büyük âlimler ‘Bile bile namaz kılmayan … Devamını oku

Bunu sevdiklerinden eyle ya Rabbi

Bir gün büyük velî Muînüddîn-i Çeştî hazretlerine bir kimse gelip karşısında edeple durdu.   Ve arz etti ki.   “Efendim, Çoktandır zât-ı âlinizi görmek istiyordum. Çok şükür, bugün sizi görmekle şereflendim” dedi.   Ama büyük velî, hiç iltifat etmedi bu söze.   Kıymet vermedi.   Üstelik sertçe bakıp;   “Haydi, ne için geldinse hemen yap yapacağını!” buyurdu.   Adamın hâli … Devamını oku

“Hakkından fazlasını alma!”

Muînüddîn-i Çeştî hazretleri; bir gün bir dostuyla yolda yürüyorlardı ki, bir kimse hiddetle gelip, o kimsenin yakasına yapıştı!   Ve şiddetli çekip;   “Öde borcunu!” diyerek tehdit etti!   Ancak parası yoktu adamcağızın. Mahcup oldu tabii.   Muînüddîn-i Çeştî;   “Biraz mühlet veremez misin?” buyurdu.   Ama o, edepsizdi biraz…   “Hayır veremem” dedi.   Büyük velî cübbesini … Devamını oku

“Hindistan Sultânlığı sana nasip olacak”

Muînüddîn-i Çeştî hazretleri, yanında olan müminlere;   “Gidin, şu gâfil hükümdâra putperestliği bırakmasını söyleyin” buyurdu.   Onlar da gidip;   “Ey hükümdâr! Muînüddîn-i Çeştî hazretleri, putperestliği bırakmanızı istiyor” dediler.   Ama o, aldırmadı.   Küfründe inat etti.   Geri dönüp durumu arz ettiler.   Muînüddîn-i Çeştî gadaba geldi.   Gayretine dokundu mübâreğin.   O yakınlarda genç … Devamını oku

Sihirbaz Ecipal’in pişmanlığı!..

Meşhur sihirbaz Ecipal, mağlup ve ümitsiz hâlde geri döndü mecbûren. Hükümdâra gelip;   “İzin ver, tek başıma gideyim!” dedi. Bir “ceylân derisi”nin üstüne oturdu. Ve havada uçarak geldi müminlerin üzerine. Muînüddîn-i Çeştî hazretlerini tehdit etti.   Büyük velî sâkindi.   “Sen yerde ne yaptın ki, havada ne yapacaksın?” buyurdu.   Bu söz, dokundu ona. Postunun üzerinde göğe doğru … Devamını oku

Ben mağlup olmam!

Kâfirler bir cinin başkanlığında müminlere saldırmışlardı! Lâkin o cin, Muînüddîn-i Çeştî hazretlerini görüp titremeye başladı!   Sonra kapandı ayağına.   Ve îmânla şereflendi…   Hükümdâr müşrikti.   İnanamadı duyduklarına. O devirde sihirbazlıkta meşhur “Ecipal” diye biri vardı ki, hükümdârın ümîdi bu sihirbazdaydı. Hükümdâra geldi ve   “Bu işi bana bırak!.. Onlar; benim sihrimin karşısında tutunamaz, giderler” dedi.   … Devamını oku

“O diyâr İslâmın nûruyla aydınlanır”

Büyük velî, Muînüddîn-i Çeştî hazretleri; Ravda-i mübâreki ziyârete gittiğinde Peygamber Efendimiz mübârek kabrinden onu yanına çağırmıştı.   O, bu sesi duyunca ağladı sevincinden.   Ve edeple yaklaştı Ravda-i şerîfe.   Efendimiz kendisine;   “Yâ Muînüddîn! Hindistan’da, evlâdımdan biri küffârla savaşırken şehit düştü. Bu diyâr, kâfirlerin eline geçmeden acele oraya git! Sen varınca kâfirler mağlup olur ve o diyâr … Devamını oku

“Şimdiden kabir suâllerine cevap hazırla!”

Muînüddîn-i Çeştî hazretleri seyyiddir. Evlâd-ı Resûldür yâni.   Hindistan’da yaşadı.   Yüz yaşında Ecmir’de vefât etti…   Bu velî, nasîhat isteyen bir gence;   “Evlâdım! Öleceğin vakit Azrâil aleyhisselâm rûhunu almaya gelirse kabul etme, kov gitsin!” buyurdu.   Delikanlı şaşırdı;   “Nasıl olur efendim, melek hiç kovulur mu?”   Buyurdu ki:   “Öyleyse şimdiden ölüme hazırlan!”   Ardından; … Devamını oku

“Bana, Muînüddîn’i çağırınız!”

Büyük velî Muînüddîn-i Çeştî hazretleri bir seyahatte Beytullah’a uğradı.   Kâbe-i şerîfi tavaf edip, sonra, Medîne’ye geldi.   Ravda-yı şerîfte Resûl-i mücteba’yı baş gözüyle gördü.   Şöyle ki;   Mescid-i Nebî’ye girer girmez, Ravda-i şerîften “Gel yâ Muînüddîn!” diye bir ses işitti…   Çok tatlı bir sesti.   Üstelik Resûlullah’ın mübârek kabrinden geliyordu…   Kendi kendine;   “Rüyâ mı görüyorum?” … Devamını oku

Başarılı insan kimdir?

Muînüddîn-i Çeştî hazretleri seyyiddir. Yüz yaşında Ecmir’de vefât etti… Bir gün bir talebesi;   “Başarı nedir efendim?” diye sordu.   Cevâbında;   “Başarı; öldükten sonra işe yarayan şeydir. Yâni bir şey, âhirette işe yaramayacaksa ona başarı denmez. Asıl başarı; âhirette kendisini cehennem ateşinden koruyabilmektir” buyurdu.   Ve ekledi:   “Kendisini ateşte yanmaktan koruyamayan kimse, ne yaparsa yapsın, başarılı sayılmaz.” … Devamını oku

Kalbi nurlandıran lokma!..

Muînüddîn-i Çeştî hazretleri seyyiddir. Evlâd-ı Resûldür yâni.   Hindistan’da yaşadı.   Yüz yaşına gelince, Ecmir’de vefât etti…   Babası vefât edince, bir “üzüm bağı” miras kaldı kendisine. Bir gün bu bağda oturuyordu…   Bir Hak âşığı geldi.   O zâta hürmetinden, fırlayıp kalktı hemen. Elini öpüp gölge bir yere oturttu. En güzel üzümlerden toplayıp ikrâm etti.   … Devamını oku

Resûlullah sana kırgın!

Şam Evliyâsından Muhammed Ebû Müslim hazretlerini bir “din adamı” çekemiyor, aleyhinde konuşuyordu.   Sevenleri bir gün;   “Efendim, filân hoca aleyhinizde konuşuyor” dediler.   Cevâbında;   “Sabredin. Onun bu düşmanlığı, dostluğa dönüşecek” buyurdu.   O anda kapı çalındı.   Açtığında o “hoca”yı gördüler eşikte.   Hıçkırarak ağlıyordu!   Büyük zât; “Gördüğünüz rüyâdan haberdarız. Murâdınız neyse, söyleyin” buyurdu.   O kişi anlattı: … Devamını oku

Asıl kerâmet, İslâmiyete tam uymaktır!

İstanbul-Eyübsultan’da medfun bulunan büyük velî Mevlânâ Seyyid İbrâhim hazretleri bir gün;   “Kardeşlerim! Kendinizi vermeye alıştırın. Çünkü bize kalacak olan, verdiğimizdir” buyurdu.   Sonra şunu anlattı: Bir Kurban Bayramı günü, Resûllullah Efendimiz dışarıdan eve geldi. Âişe vâlidemize;   “Kurban etini ne yaptın?” diye sordular.   Cevâben;   “Hepsini dağıttım, iki kürek kemiği bize kaldı” diye arz etti.   Resûl-i ekrem;   “Öyleyse … Devamını oku