“Ben yalnız değilim ki!”

Şam’da yetişen Evliyâdan Ebû Bekr-i Dükkî hazretleri, 100 yaşını geçmiş olarak Şam’da vefât etti.   Gündüzü ilimle geçirirdi, geceyi de ibâdetle…   Emânete çok titizdi.   Meselâ birinden aldığı kalemi sâhibine vermeyi unutunca bir günlük yolu geri giderek onu sâhibine verdiği meşhurdur.   Ayrıca da;   Resûlullah Efendimizin ve Eshâb-ı kirâm’ın hayatlarını çok okur, okurken de ağlardı!   … Devamını oku

Üç gündür açız amca!

Bursa velîlerinden Tokatlı Hayreddîn Efendi, Edirne’de doğdu. 1608 senesinde Bursa’da vefât etti.   Çok şefkatli, çok cömert ve yardımsever bir zâttı.   Şöyle ki;   Umre için yola çıktı bir gün. Yol arkadaşları da vardı yanında. Henüz şehirden çıkmamışlardı ki, yolda bir kız çocuğunu gördü.   Çok acıdı hâline.   Üstü başı yırtıktı. Bir çöplükten yiyecek artığı topluyordu.   … Devamını oku

Ben, her şerbeti severim…

Yemen velîlerinden Ebû Bekr bin Abdurrahman Sekkaf hazretleri, Terîm’de vefât etti.    O devirde birkaç genç, şeytana uyup kıra gittiler bir gün. Eğlenip içki içeceklerdi orada.   Yine de kimseye görünmemek için tenhâ yer seçtiler. Biliyorlardı fenâ bir iş yaptıklarını.   Olacak bu ya…   Tam içki içerlerken, bu zât uzaktan gördü bu gençleri.   İçki içtiklerini … Devamını oku

Gözyaşları hiç dinmeyen zat…

Kuhistan’a bağlı Âbiz köyünde doğan Alaaddîn Âbizî hazretleri, 1486 senesinde vefât etti.   Kabri, Herat’ta Sa’deddîn-i Kaşgârî hazretlerinin kabri yanındadır.   Bu zât, Allah korkusundan devamlı ağlar “Keşke annem beni doğurmasaydı!” derdi.   Dâima âhireti düşünürdü.   Ölüm hazırlığı içindeydi.   Bir gün sevdiklerine;   “Rabbimden üç şey istedim” buyurdu.   Sordular ki:   “Onlar nedir?”   Buyurdu ki:   … Devamını oku

İmânla ölmek, en büyük nimet…

Hindistan velîlerinden Abdülvehhâb Müttekî hazretleri Mendev’de doğdu. Mekke’de vefât edip, Ma’lâh kabristanına defnedildi.   Bu zâtın yanına bir gün bâzı insanlar gelip dert yandılar:   “Hocam! Biz falan köyden geliyoruz. Bir derdimiz var da, onu arz edecektik zât-ı âlinize.”   Büyük zât dinleyip;   “Buyurun” dedi.   Onlar da;   “Hocam! Biz buğdaylarımızı öğütemiyoruz. Zîra değirmenimizin suyu âniden … Devamını oku

Bu sözlerin bana bir zararı olmaz!

İstanbul’da yetişen velîlerden Ebû Saîd bin Sun’ullah hazretleri Tebrîz’de doğdu. 1572 senesinde İstanbul’da vefât etti.   Bu zâtın, Ahmed Efendi diye bir sevdiği vardı.   O, bir gün hastalandı.   Hemen bir mektup yazıp gönderdi bu zâtın yakın bir talebesine.   Mektubunda;   “Hocamıza selâmımı söyle, bana duâ etsin!” diye yazdı.   Ama, hasta olduğunu o talebeye bildirmedi.   … Devamını oku

“İhtiyâcın olursa bize gel!..” 

Yemen velîlerinden Ebû Şu’be Hadramî hazretleri, Hadramut’ta doğdu. 1277 senesinde, Aden şehrinde vefât etti.   Hırsızın biri, bu zâtın evine girmeyi tasarladı bir gece yarısı. Sessizce bahçe duvarına tırmandı.   Ve yavaşca atladı içeri.   Ortalık zifirî “karanlık”tı.   Fakat o da ne?!..   O bahçeye atlar atlamaz, bir anda aydınlandı o yer.   “Gündüz gibi” oldu.   Korktu … Devamını oku

Ey kardeşim! Kendine nasîhat et!

Şam’da yetişen velîlerden Ebû Ubeyd Busrî hazretleri, 859 senesinde vefât etti. Bu zâtın sevdiklerinden birinin hanımı doğum yapacaktı.   Doğum günü iyice yaklaştı.   Kadıncağız ricâ etti beyine:   “Efendi!..”   “Buyur hanım.”   “Ebû Ubeyd hazretlerine gidip duâ istesen diyorum.”   Adam merak etti:   “Hayrola, ne için?”   “Doğumun kolay olması için” dedi.   Adamcağız;   … Devamını oku

Hocanın kıymetini bil oğlum!

Mısır evliyâsından Ahmed-ez Zâhid hazretlerinin talebesinden Ömer adında bir genç, bu zâtın huzûruna geldi bir gün.   Ve kendisine;   “Hocam! İzin verirseniz memlekete gitmek istiyorum” dedi.   Büyük zât;   “Hayhay evlâdım!.. Git tabii, iyi olur” buyurdu.   “Yarın çıksam hocam?”   “Tabii ya, anneni babanı ziyâret eder, duâlarını alırsın.”   Delikanlı sevinmişti…   Hocasının elini öpüp çıkıyordu … Devamını oku

“Çabuk terk et burayı!..”

Fas’ta yetişen velîlerden Ebû Ya’zi Mağribî hazretleri Fas’ta vefât edip, Bâît kasabasında defnedildi. Bir gün birkaç talebesiyle kırlara gezintiye çıkmıştı.   Yolları bir ormana çıktı nihâyet.   Derken bir ayı sesiyle irkildiler!   Ve bir adam peydah oldu o ara.   Can havliyle kaçıyor bir ayı da arkasından kovalıyordu onu!   Talebeler korktular.   Hemen hocalarının arkasına sığındılar!   … Devamını oku

“Çağırmasak geleceğin yoktu evlat!”

Hindistan evliyâsından Ahmed Şeybânî hazretleri zamânında, o yerin vâlisi rüyâ gördü bir gece…   Nûr yüzlü bir ihtiyar yanına gelip “Evlât! Bizim ev şu adrestedir, gelirsen görüşür, sohbet ederiz” dedi.   Vâli çok sevmişti bu nûrâni ihtiyarı.   “Peki efendim” dedi.   Uyandığında kalbi heyecânla çarpıyordu. “Allah Allah” dedi kendi kendine “Bu sevimli zât kimdi acabâ? Beni evine çağırıyor…”   … Devamını oku

Hatasını anlayan genç…

Anadolu’da yetişip Bursa’da vefât eden Açıkbaş Mahmut Efendi’yi bir genç üzmüştü bir gün.   Nâzik kalbini incitmişti.   Ve lâkin bu yaptığı, hayır getirmedi ona.   Aynı gün yakalandı bir hastalığa. Öyle ki; ağrıdan kıvranıyor, ilâç da tesir etmiyordu…   Ne yapsa, faydasızdı.   Sonra anladı hatasını…   Bir “Allah adamını” üzdüğü için bu derde yakalandığını idrak … Devamını oku

“Hemen git, helâlleş o kadınla!” 

Trablus’ta vefât eden büyük velî Ahmed bin Süleymân Ervâdî hazretleri Ervâd kasabasında doğdu. 1858 senesinde Trablusşam’da vefât etti. Dibâ Mescidi yanına defnedildi.   Bu zât henüz gençti…   Bir gün sordu annesine:   “Anneciğim! İbâdetlerimden pek lezzet alamıyorum, acabâ sebep ne olabilir?”   Annesi;   “Bilmiyorum” dedi.   Kalbi rahat etmedi.   “Bir düşün” dedi.   “Neyi düşüneyim … Devamını oku