Cami adabı…


Cami adabı…

Bu sene iznimizde Çanakkale sahillerinde ve Kazdağlarında 10 gün kadar dinlendik… Cuma günü, bulunduğumuz yerin sahilindeki bir camiye gittik. Allahü teala razı olsun bir hayırsever çelik konstrüksiyondan güzel bir cami yaptırmış. Ancak içeri adımımı atar atmaz şoke oldum! Denize girdiği plaj kıyafetiyle geleni mi ararsınız? Okul sıraları gibi banklara ve taburelere oturanları mı ararsınız?..

Bu milletin mayası temiz ancak lüzumlu şeyler anlatılmıyor ve maalesef kitap okuma alışkanlığı da kalmadı gibi… Peki doğru bilgileri nereden öğreneceğiz?

İşte bugün bu vesileyle bir nebze cami adabından bahsetmek istiyoruz efendim…

Allahü teâlânın en sevdiği yerler camilerdir, mescidlerdir… Câmilere, mescidlere giderken her adıma sevap verilir. Mescide giderken temiz ve yeni elbise giymeli, nereye girdiğinin şuurunda olarak, edep ve hürmetle sağ ayakla girmelidir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

(Mescide giderken vakâr ile yürüyünüz, acele etmeyiniz. Yetişemediğiniz rekatleri tamamlayınız.)

Mescide girerken Allahü teâlâya hamd, Resûlüne salât okumalı, Rabbinin fadlından ümitli olmalıdır… Camilerde dünya kelâmı konuşmamalıdır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

(Âhir zamanda ümmetimden bazı kimseler mescidlerde halka olup oturacaklar, dünya kelâmı, dünya sevgisi konuşacaklardır. Onlarla mescidlerde oturmayınız. Allahü teâlânın onlarla işi yoktur.)

Câmiye, soğan, sarımsak gibi fenâ kokulu şeyleri yiyip gelmek câiz değildir. Yaptığı iş sebebiyle üzerindeki elbisesi kokan, balıkçı, ciğerci gibi kimselerin de bu elbise ile câmiye gelmesi uygun olmaz. İlâç sebebiyle kokulu bir şey yiyen de cemâate böyle gelmemelidir. Çünkü, pis koku, insanlara ve meleklere eziyet verir…

Abdest alıp ıslak ayakla camiye girilmemeli. Çıplak ayakla, kolları kısa ve başı açık namaz kılmak mekruhtur.

Sünnetle farz veya farz ile sünnet arasında konuşmamalı. (Pencereyi kapa, saftaki boşluğu doldur, buyurun siz geçin) gibi sözler söylememeli. Camide sünneti kılıp, farzı beklerken, dışarıdan gelenin selamını almak, sünnet ile farz arasında bir şey okumak, konuşmak ve dua okumak, zikir çekmek sünnetin sevabını yok eder…

          ***

Bir de sandalye ve tabure meselesi var… Diyanet İşleri Başkanlığının, cuma hutbesi olarak okuttuğu, müftülüklere gönderdiği tamimde ve Diyanet’in resmî web sitesinde, camilerde taburede, sandalyede namaz kılmanın, özellikle sabit oturakların bulunmasının yanlışlığı ve caiz olmadığı bildirilmektedir. Maalesef bazı kimseler kendi aklını ölçü kabul ediyor. “Niye olmasın, bal gibi olur” diyerek aklına göre hareket ediyor. Hazret-i Ali buyurdu ki: 

“Din, akıl ve görüş ile olsaydı, mestin üstünü değil de altını meshetmek gerekirdi.” Dinimizde akıl değil, nakil esastır…





Ahmet Demirbaş

Kategori içindeki yazılar: Ahmet Demirbaş