İmam-ı Takî hazretleri “Oniki İmâm”ın dokuzuncusudur. İsmi Muhammed Cevâd bin Ali bin Mûsâ Kâzım bin Câfer-i Sâdık bin Muhammed Bâkır bin Zeynelâbidîn bin Hüseyin bin Ali bin Ebî Tâlib’dir. “Takî” lakâbı ile meşhûrdur. 810 (H. 195) târihinde Medîne’de doğdu. 835 (H.220) yılında Bağdât’ta vefât etti. Halîfe Me’mûn ona çok hürmet ederdi, kızı Ümmü Fadl’ı ona nikâh etti. Ali Nakî ve Mûsâ isminde iki oğlu, Fâtıma ve Emmâme isminde iki de kızı vardı. Menkıbeleri ve kerâmetleri çoktur.
Bir zât anlatır: “Bir gün arkadaşımla sefere çıkmak için İmâm-ı Takî hazretlerine vedâ etmeye gittik. İmâm-ı Takî bize yarın gitmemizi buyurdu. Arkadaşım benim eşyâlarım gitti, diyerek yola çıktı. Gece konakladığı yere sel geldi. Onu alıp götürdü.”
Başka bir zât ise şöyle anlatır: Bir gün İmâm-ı Takî’nin huzûruna vardım. Falan sâliha hanım size duâ ediyor, kendisine kefen yapılması için bir elbisenizi istiyor, dedim. Bana; “O sâliha hanımın, elbiseye ihtiyâcı kalmamıştır” buyurdu. Ben bu sözün mânâsını anlayamamıştım. Daha sonra duydum ki, o sâliha hanım vefât edeli on üç veya on dört gün olmuş…
İmâm-ı Takî hazretleri buyurdu ki: “Zulüm yapan, zâlime yardım eden ve bu zulme râzı olan, bu zulme ortaktır. Zâlimin adâletle geçen günü, kendisine, mazlumun zulüm gördüğü günden daha ağır gelir.”
“Câhiller çoğaldığı için, âlimler garip oldu.”
“İhtiyaç sâhiplerine iyilik ve yardım yapanlar bu iyiliğe ihtiyaç sâhiplerinden daha çok muhtaçtırlar. Çünkü iyilikleri sebebiyle sevâba ve övgüye kavuşurlar. Her kim iyilik yaparsa başta kendine iyilik yapmış olur.”
“Kim Allahü teâlâya güvenir ve sığınırsa, insanlar kendisine muhtaç olur. Allahü teâlâdan korkup, haramlardan sakınan kimseyi Allahü teâlâ insanlara sevdirir.” “Dilde güzellik, tatlılık ve akılda olgunluk olmalıdır.”
“İffetli olmak fakirliğin, şükür belânın, tevâzû üstünlüğün, fesâhat sözün, hıfz rivâyetin, tevâzu ilmin, edep ve mâlâyânîyi terk etmek verânın, güler yüzlülük de kanâatin zîneti, süsüdür.”
“Üç şey kimde bulunursa, pişman olmaz. Bunlar acele etmemek, meşveret ve tevekküldür.”
“Eğer câhiller susup, konuşmasalardı, insanlar arasında ihtilâf olmazdı.”
İmâm-ı Takî hazretlerinin rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte Peygamber efendimiz “sallallahü aleyhi ve selem” buyurdular ki:
“İstihâre eden kaybetmedi, istişâre eden pişman olmadı.”