Dünyâ târihinde çok önemli dönüm noktaları, kilometre taşları vardır. Bunlardan biri, “İki Cihân Güneşi Hazret-i Muhammed (aleyhisselâm)”ın dünyâyı teşrîfleridir.
Her Peygamber, kendi zamanında, kendi mekânında, kendi kavminin hepsinin her bakımdan en üstünüdür. Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm ise, dünyâ yaratıldığı günden kıyâmet kopuncaya kadar, her zamanda, her memlekette, gelmiş ve gelecek bütün varlıkların her bakımdan en üstünü, en fazîletlisidir. Hiçbir kimse hiçbir bakımdan O’ndan üstün değildir. Cenâb-ı Hak, O’nu öyle yaratmıştır.
Allahü teâlâ, bir insanda bulunabilecek görünür-görünmez bütün iyilikleri, bütün üstünlükleri, bütün güzellikleri “Habîb”inde toplamıştır. O’nun Hiçbir hareketinde, hiçbir işinde, hiçbir sözünde, hiçbir zaman, hiçbir çirkinlik, hiçbir kusur görülmemiştir.
İster “Ülü’l-azm Peygamber”ler, ister “Resûl”ler, isterse “Nebî”ler olsun; Peygamberlik vazifelerini görmekte, Peygamberlik üstünlüklerini taşımakta, hepsi müsâvîdir, eşittir. Fakat Peygamberlerin, birbirleri üzerinde, şerefleri, üstünlükleri vardır. “Ülü’l-azm olan Peygamber”ler, böyle olmayanlardan ve “Resûl”ler de, “Nebî”lerden daha üstündürler.
Ümmetlerinin çok olması, gönderildikleri memleketlerin büyük olması, ilim ve ma’rifetlerinin çok yerlere yayılması, mu’cizelerinin daha çok ve devâmlı olması ve kendileri için ayrı kıymetler ve ihsânlar bulunması gibi üstünlükler bakımından, âhir zaman Peygamberi Muhammed aleyhisselâm, bütün Peygamberlerden daha üstündür.
Bir insanda bulunabilecek, görünür-görünmez bütün iyilikler, üstünlükler ve güzellikler, dünyâ ve âhiretin Efendisi, insanların ve cinnîlerin Peygamberi olan Resûl-i Ekrem Muhammed aleyhisselâm’da toplanmıştır. Âdemoğullarının en üstünü, en şereflisi, en kıymetlisi bulunan Muhammed aleyhisselâm, “Habîbullah”tır. Onun Habîbullah (Allahü teâlânın en çok sevdiği kimse) olduğunu, büyüklüğünü ve üstünlüğünü gösteren şeyler sayılamayacak kadar çoktur.
“O’nun şahsında, Allah’ı ve Âhiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça hâtırlayanlar için güzel edeb ve ahlâk nümûneleri vardır” (Ahzâb, 21) âyet-i kerîmesi, Muhammed aleyhisselâmın “üsve-i hasene” [nümûne-i imtisâl=en güzel örnek] olduğunu ne güzel ifâde etmektedir?
Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“(Ey inananlar!) Andolsun ki, size içinizden [kendinizden] öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız, ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün [üstünüze çokça titreyen], mü’minlere karşı çok şefkatli ve gâyet merhametlidir.” (Tevbe, 128)
İki cihân saâdetine kavuşmak, ancak ve yalnız, dünyâ ve âhıretin Efendisi olan Muhammed aleyhisselâma tâbi’ olmaya bağlıdır. Ona tâbi’ olmak için, îmân etmek ve onun getirdiği ahkâm-ı İslâmiyyeyi öğrenmek ve yapmak lâzımdır.