Ebü’l-Hasan bin Eslem Tûsî hazretleri büyük velîlerden olup tefsîr, kelâm ve hadîs âlimidir. İsmi, Muhammed’dir. Horasan’da Tûs’ta doğdu, 856 (H.242) senesinde Nişâbur’da vefât etti. Zamânının âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri tahsîl edip hadîs-i şerîf rivâyetinde bulundu, hâfız yâni yüz bin hadîs-i şerîfi, râvilerinin hâl tercümeleriyle birlikte ezbere bilirdi.
Bir gün Yahûdî’nin birisi gelip, kendisinde bulunan alacaklarını istedi. O anda Ebü’l-Hasan bin Eslem’in cebinde hiç para yoktu ve kalem açmakla (yontmakla) meşgûldü. Yerde kalem açılması ile çıkan ufak parçalar (yongalar) bulunuyordu. Yahûdîye; “Onları al!” buyurdu. Yahûdî yongaları eline aldığında hepsinin altın olduğunu görüp, hayret etti; “Böyle bir zâtın hürmetine, ufak ağaç parçaları altın oldu. Şuna inandım ki, bu zâtın mensub olduğu din, hak dindir, bâtıl olamaz” dedi ve Müslüman oldu.
Ebü’l-Hasan bin Eslem Tûsî hazretleri, yanlış ve eğri yollara sapmamayı tavsiye eder, hak ve hakikati insanların anlayabileceği şekilde geniş olarak anlatırdı. Bu hususta şöyle rivâyet ettiler. Abdullah ibni Mes’ûd radıyallahü anh şöyle anlatıyor:
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) doğru bir çizgi çizdi ve; “Bu Allah yoludur” buyurdu. Sonra bu çizginin sağından ve solundan çıkan çizgiler çizip; “Bu yolların her birinde şeytan vardır ve kendine çağırır” buyurdu ve; “Doğru yol budur. Bu yolda olunuz! Fırkalara bölünmeyiniz” (En’âm sûresi: 53) meâlindeki ayet-i kerîmeyi okudu. Resûlullah efendimiz; “Benî İsrâil (İsrâiloğulları), yetmiş bir fırkaya ayrılmıştı. Bunlardan yetmişi Cehennem’e gidip, ancak bir fırkası kurtulmuştur. Nasârâ (yâni Hıristiyanlar) da, yetmiş iki fırkaya ayrılmıştı. Yetmiş biri Cehennem’e gitmiştir. Bir zaman sonra benim ümmetim de yetmiş üç fırkaya ayrılır. Bunlardan yetmiş ikisi Cehennem’e gidip, yalnız bir fırka kurtulur” buyurdu. Eshâb-ı kirâm (radıyallahü anhüm); “Yâ Resûlallah! Kurtulanlar kimlerdir?” diye sorunca; “Cehennem’den kurtulan fırka, benim ve Eshâbımın gittiği yolda gidenlerdir” buyurdu. Ebü’l-Hasan, sonra buyurdu ki: “İşte ben her işimde bu hadîs-i şerîfi ölçü aldım. Karşılaştığım işler bunlara uygunsa yaparım, değilse terk ederim. İlim sâhipleri de böyle yapsa, Resûlullah efendimizin izinde gitmiş olurlar. Fakat onları dünyâ ve mal sevgisi aldatıyor. Eğer hadîs-i şerîfte; ‘Biri hâriç hepsi Cennete gidecek’ denseydi biz o bir fırkada olmaktan korkardık. Hâlbuki; ‘Biri hâriç hepsi Cehenneme gidecektir’ denmektedir.”