Bid’at fırkalarının çıkışı…

Mutezile, Cebriye gibi sapık fırkaların önderleri derin âlim idi. Kur’ân-ı kerime kendi anlayışlarına göre mânâ verdikleri için sapıttılar. Böylece çok sayıda sapık fırka meydana çıktı. Bunların çıkacağını da, Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) önceden haber vermişti. Resulullah’ın açıklamaları olmadan, günümüzün insanları bir tarafa, en büyük âlimler bile, dinin bütün hükümlerini Kur’ândan öğrenemez. Mesela iman amelden cüz müdür, yani parça mıdır? Günah işleyen kâfir olur mu, olmaz mı bilemezdik. Nitekim bid’at fırkalarından “Günah işleyen kâfir olur” diyenler vardır. Kadere iman, imanın şartı mıdır, değil midir bilemezdik. Mutezile fırkası, “İnsan kendi kaderini kendi çizer” derken, Cebriye fırkası, “İnsan kaderinin mahkûmudur. Yaptıklarından sorumlu değildir”  diyor. İmanla ilgili konuları bilemediğimiz gibi, amelle ilgili konuları bile bilemezdik. Mesela namazların kaç rekât olduğunu, kılınış şeklini bilemezdik. Hattâ namaz vakitlerini bile tespit edemezdik. Peygamber efendimiz, beş vakit kılmasaydı ve beş vakit olarak bildirmeseydi piyasadaki mezhepsizler gibi üç vakit, altı vakit, yedi vakit derdik. Ayakları yıkamak mı, yoksa mesh etmek mi gerekir? Ayaklara mest giymek caiz olur mu? Bunları Kur’ândan anlayamazdık. Peygamber efendimizin tatbikatı olduğu için biliyoruz.

Kur’ân-ı kerimde (Abdestte başınızı mesh edin) deniyor. Başın ne kadarını mesh etmenin farz olduğunu bilemezdik. Dört mezhep imamımız bu hususta farklı ictihatta bulunmuştur:

İmam-ı Mâlik, (Başın tamamını mesh etmek farzdır. Resulullah başın tamamını mesh ederdi) diyor.

İmam-ı Ahmed de, (Başın tamamı meshedilir, ama kulaklar da başa dâhildir) diyor.

İmam-ı Şâfiî, (Mesh demek, dokunmak demektir, bir parmakla başa dokunulsa mesh farzı yerine gelir) diyor.

İmam-ı A’zam, (Bir uzvun dörtte birini mesh etmek tamamını mesh etmek yerine geçer. Başın dörtte birini mesh etmek farzdır. Resulullah’ın, başın tamamını mesh etmesi, her tarafını mesh etmenin sünnet olduğunu göstermektedir) diyor.

Bunların biri doğru diğerleri ictihad hatasıdır. Ama müctehid âlimlere bu yetki verildiği için, kendileri bu ictihatlarından dolayı sorumlu olmaz. Çünkü Peygamber efendimiz buyuruyor ki: (Müctehid, ictihadında hata ederse bir, isabet ederse iki sevab alır.) [Buhârî]

Biz yanılırsak, sevap alamayız, ceza alırız, hattâ isabet etsek bile, yine sevab alamayız. Çünkü Peygamber efendimiz, (Kur’ânı kendi görüşü ile açıklayan, doğru olsa bile, muhakkak hata etmiştir) buyurmuştur. (Nesaî)

İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:

Hadis-i şerifte, (Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak. Bunlardan yetmiş ikisi, doğru yoldan saparak, Cehenneme gidecek. Bir fırkası, benim ve Eshabımın izinde gidecek, yalnız bunlar kurtulacaktır) buyuruldu. Bu fırkaya Ehl-i sünnet denir…





Ahmet Demirbaş

Kategori içindeki yazılar: Ahmet Demirbaş