İbrâhîm bin Rüstem Mervezî hazretleri hadîs ve Hanefî mezhebi fıkıh âlimidir. Aslen Kirmânlı olup daha sonra Merv’e giderek orada yerleşti. 211 (m. 826) yılında hacca giderken Nişâbûr’da vefât etti. İbrâhîm bin Rüstem, başta Mâlik bin Enes olmak üzere, birçok âlimden ilim öğrenip hâdîs-i şerîf rivâyet etti. Başta Ahmed bin Hanbel olmak üzere birçok âlim ilim tahsil edip hadîs-i şerîf rivâyet etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
(İnsanların yaptıklarını yazan meleklerden başka melekler de vardır. Yollarda, sokak başlarında dolaşırlar. Allahü teâlâyı zikredenleri ararlar. Zikredenleri bulunca, birbirlerine seslenirler. Buraya geliniz, buraya geliniz derler. Kanadları ile, onları sararlar. O kadar çokturlar ki, göğe varırlar.
Kullarının her işini bilici olan Allahü teâlâ, meleklere sorarak; “Kullarımı nasıl buldunuz?” buyurur. “Yâ Rabbî! Sana hamd ve sena ediyorlar ve senin büyüklüğünü söylüyorlar ve senin ayıplardan ve kusurlardan temiz olduğunu söylüyorlar” derler. “Onlar beni gördüler mi?” buyurur. “Hayır görmediler” derler. “Görselerdi, nasıl olurlardı?” buyurur. “Daha çok hamd ederlerdi ve daha çok tesbih ederlerdi ve daha çok tekbîr söylerlerdi” derler. “Onlar, benden ne istiyorlar?” buyurur. “Yâ Rabbî! Cennetini istiyorlar” derler. “Onlar Cenneti gördüler mi?” buyurur. “Görmediler” derler. “Görselerdi, nasıl olurlardı?” buyurur. “Daha çok yalvarırlardı, daha çok isterlerdi.
Yâ Rabbî! Bu kulların Cehennemden korkuyorlar. Sana sığınıyorlar” derler. “Onlar Cehennemi gördüler mi?” buyurur, “Hayır görmediler” derler. “Görselerdi, nasıl olurlardı?” buyurur. “Görselerdi, daha çok yalvarırlardı ve ondan kurtulmak yoluna daha çok sarılırlardı” derler. Allahü teâlâ, meleklere; “Şâhid olunuz ki, onların hepsini affeyledim” buyurur. “Yâ Rabbî! O zikredenlerin yanında, filân kimse zikretmek için gelmemişti. Dünyâ çıkarı için gelmişti” derler. “Onlar benim misâfirlerimdir. Beni zikredenlerle beraberim. Onların yanında bulunanlar da zarar etmezler” buyurur.)
“Ey insanlar! Şüphesiz ki Allahü teâlânın gizli melekleri vardır. Onlar, Allahü teâlânın zikredildiği, anıldığı yerlere girer ve orada dururlar. O hâlde Cennet bahçelerinde rızıklanınız” buyurunca, Eshâb-ı kirâm (radıyallahü anhüm); “Cennet bahçeleri nerededir?” diye sordular. Resûlullah da (sallallaü aleyhi ve sellem) “(Cennet bahçeleri;) zikir meclisleri, Allahü teâlânın anıldığı yerlerdir. Allahü teâlâyı zikretmek için çalışınız. Nefslerinize Allahü teâlâyı zikrettiriniz” buyurdu.