Resûlullah’ın şefkati…

Peygamber Efendimiz; insanlara olduğu gibi her can taşıyan mahlûka da acır ve şefkat ederdi… Hayvanlara eliyle su kabını tutar içmesine yardım ederdi. Bindiği at koşup da terlese, yüzünü mübârek eliyle silerdi.   Hem mütevâzıydı.   Hem de heybetli!   Bir gün huzûruna biri geldi.   Bir derdini arz edecekti.   Ancak mübârek yüzüne bakınca Efendimizin’in heybetinden … Devamını oku

Seni memnun edebildim mi?

Peygamber Efendimiz herkesi memnun etmeye çalışırdı… Bir gün eshâbıyla oturuyordu…   Oraya bir “köylü” geldi.   Ve biraz “dünyâlık” istedi.   Resûl-i ekrem Efendimiz ona bir şeyler verdi ve “Seni memnun edebildim mi?” diye sordu.   Köylü cevâben;   “Hayır” dedi.   Eshâb-ı kirâm bu cevâba şaşırdılar! Hattâ öfkelendiler içlerinden! Zîrâ Efendimize “hayır” demek; küstahlığın âlâsıydı ve Eshâb da bunun … Devamını oku

Sana bir şartla inanırım!

Bir gün Sevgili Peygamberimiz Kureyş’ten birini îmâna dâvet etti.   Adam dedi ki:   “Îmân ederim, ama bir şartla!”   Efendimiz sordu:   “Şartın nedir?”   Cevâbında;   “Geçen gün Müslüman bir komşumun kızı vefât etti! Ben onu çok seviyordum… O kızı diriltirsen îmân ederim” dedi.   Efendimiz; “pekâlâ” buyurdu.   Birlikte kabristana gittiler.   Efendimiz kabre … Devamını oku

Bir vefâkârlık örneği

Âlemlerin Efendisi çok vefâkârdı. Meselâ kendisine bir hediye gelseydi “Onu filân kadına götürün. Çünkü o, Hatîce’nin arkadaşıdır” buyururdu.   Hazret-i Âişe;   “Hatîce’ye gıbta ediyorum. Çünkü Resûlullah ondan çok bahseder; onu çok sevdiğini söylerdi… Ne zaman bir koyun kesilse, onun akrabâsına da gönderirdi” derdi.   ● ● ●   Bir gün de Habeşistan Meliki Necâşî’den elçiler geldi huzûruna.   … Devamını oku

Bir ahde vefâ örneği…

Peygamber Efendimiz “ahde vefâ” konusunda çok titizdi.   Şöyle ki;   Henüz peygamberliğini teblîğ etmemişken alışveriş yapmıştı bir kişiyle.   Bir miktar borçlanıp ödeme husûsunda anlaştılar…   Falan gün falan saatte bir yerde buluşup ödeyecekti borcunu.   O gün geldi.   O saat oldu.   Efendimiz anlaştıkları yere gitti.   Ama adam yoktu ortalarda.   … Devamını oku

Evinde hiç yemek pişmediği olurdu!..

Sevgili Peygamberimiz fakîrliği severdi. Doyuncaya kadar yediği görülmedi.   Bâzan ekmeğine sirkeyi katık edip yer; bâzen de katıksız yerdi.   Evinde iki üç ay hiç yemek pişmediği olurdu. Vefât ettiğinde zırhı, bir Yahûdî’de çıkmıştı.   Araştırdılar…   Anladılar ki;   Mübârek zırhını “az arpa” karşılığında rehin vermişti o Yahûdîye.   ● ● ●   Efendimiz çok … Devamını oku

Bir damla suya hasrettiler

Sevgili Efendimiz henüz sekiz yaşındayken amcası Ebû Tâlib’in evinde kalıyordu… Ancak Mekke’de müthiş bir kuraklık hüküm sürüyordu.   Dereler kurumuş; toprak yer yer çatlamıştı.   Bir damla suya hasrettiler!   Mekke halkı toplandılar.   Her kafadan bir ses çıkıyordu:   “Lât putuna arz edelim!”   “Hayır, Uzzâ’ya gidelim!   “Menât’ın önünde diz çökelim!   ● ● … Devamını oku

Keşke biz de yetim olsaydık!

Zaman-ı saâdette on yaşındaki Abdullah, babası bir harpte şehit olunca “yetîm” kalmıştı… Gülmüyor, oynamıyor; oynayan çocuklara bakıp içli içli ağlıyordu!   Efendimiz onu gördü.   Hâline acıdı.   Ve yanına yaklaşıp “Evlâdım! Sen niçin oynamıyorsun bakayım?” diye sordu.   Abdullah, başı yerde olarak “Benim babam yok ki” dedi.   “Kardeşlerin var mı?”   “Kardeşlerim de yok!”   … Devamını oku

Ben aranızda oldukça…

Efendimiz (aleyhisselâm) bin dört yüz mücâhitle birlikte Medîne’den çıktılar.   Hudeybiye’ye geldiler.   Nihâyet suları bitti.   Sâdece Resûlullah Efendimizin ibriğinde bir miktar su kalmıştı. Mücâhitler üzüldü!   Telâşa kapıldılar!   Ama haklıydılar.   Zîrâ bırakın içmeyi; abdest almak için su lâzımdı bir kere.   Çâresizdiler!..   Efendimize gelip “Biz mahvolduk yâ Resûlallah!” dediler   Efendimiz sordu:   “Niçin … Devamını oku

Sen emîn kişisin; ancak!..

Peygamber Efendimiz her hususta doğru ve emîn idi.   Bunu herkes bilirdi.   Müşrikler de bilirdi.   Hattâ Ebû Cehil bile…   Nitekim Ebû Cehil, Sevgili Peygamberimize geldi ve “Yâ Muhammed, sen aramızda doğru sözlü ve emîn bir kişisin. Yalan söylediğini hiç duymadık. Ama senin getirdiğin o kitap var ya; biz işte ona inanmıyoruz, sana değil!” demişti. … Devamını oku

En güzel koku ve en güzel yüz!..

Abdülmuttalip ölüm döşeğindeyken sekiz yaşındaki torununu yanına oturttu. Elini omuzuna koyup karşısında diz çökmüş edeple oturan oğullarına sordu:   “Vefâtım yaklaştı, yegâne düşüncem şu yetîmdir. Onu birinize emânet etmek istiyorum; hanginiz Ona hizmet etmeyi kabul eder?”   Ebû Leheb kalktı.   “Ben kabul ediyorum” dedi.   Abdülmuttalip “Evet, senin malın çoktur, onu aç açık bırakmazsın. Ama … Devamını oku

Ben seni tanımıyorum!

Vaktiyle bir şehirde sâlih bir Müslüman yaşardı. Vakitlerinin çoğunu ibâdetle geçirirdi, ama Resûlullah Efendimize “salevât” okumayı ihmâl ederdi.   Bir gece rüyâ gördü.   Efendimizi görmüştü.   Ancak Resûl-i ekrem Efendimiz hiç iltifat etmeyip mübârek başlarını ondan çevirdiler.   Adam çok üzüldü!   Ağlamaya başladı!   Ve gözyaşları içinde “Yâ Resûlallah, bana niçin böyle davranıyorsunuz?” diye … Devamını oku

Sana havâle ediyorum yâ Rabbî!

Abdullah İbni Mes’ûd der ki: Resûlullah’ın Kureyş’e bedduâ ettiğini hiç işitmedim. Yalnız bir gün Kâbe-i şerîf yanında namaz kılıyordu.   Ebû Cehil oradaydı.   Yandaşları da vardı…   O esnâda bir kişi geldi ve sürüklediği bir deve işkembesini oraya bırakıp geri gitti.   Ebû Cehil bunu gördü.   O işkembeye baktı.   Ve yandaşlarına;   “Şu … Devamını oku