İmân ile ölmek isteyen…

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi anlatıyor:   Biz Taşkent’te ikâmet ediyorduk. Hocamı görmek için Buhâra’ya giderdim.   Bir gün yine içimden;   “Hocana git!” diye bir ses duydum.   Zîra çok özlemiştim kendilerini.   Çıkmak için hazırlandım.   Çıkmadan hanımım bir miktar altın getirip; “Bunları o zâtın önüne koy” dedi bana.   Sordum ki:   “Niçin gönderiyorsun?”   “Şimdilik gizli … Devamını oku

Onu görmeyi çok mu istiyorsun?

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin talebelerinden Emîr Burhâneddîn şöyle anlatıyor:   Bir gün Hocamız bizi teşrîf etti.   Mevlânâ Ârif diye bir arkadaşımdan bahsettim kendilerine. Çoktandır görmediğimi arz ettim.   Böyle deyince;   “Onu görmeyi çok mu istiyorsun?” diye sordu.   Cevâben;   “Evet efendim, çok istiyorum” dedim.   Ancak o, uzak bir diyârda yaşıyordu.   Bahçeye çıktı ve;   … Devamını oku

Bir müminin kalbini incitmek!..

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi anlatıyor:   Nesef’te biriyle münâkaşa etmiştim.   Kalbini incitmiştim o Müslümanın.   Ayrıca özür de dilememiştim kendisinden…   Oradan ayrıldım.   Hocama geldim.   Fakat o da ne?!.   Hocam yüzüme bakmıyordu.   Ve hiç iltifat etmiyordu.   Şaşırıp kaldım.   Sebebini anlayamadım.   Araya sevdiği talebeden bâzısını koydum.   Ama … Devamını oku

Beni hâtırından çıkarma!

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin genç bir talebesi vardı ki, bu zâtı çok seviyordu.   Büyük velî, bu talebeye “Her zaman beni yâd et, hâtırından çıkarma” buyurmuştu.   O talebe anlatıyor:   Bu emirle hocamı unutmamaya çalışırdım.   Bir sene babamla hac yoluna çıktık.   Derken Hirat’a ulaştık.   Oradayken bir ara unuttum hocamı.   Unutmamla birlikte, bendeki bütün güzel … Devamını oku

Mürşidimi nasıl tanıdım?

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin sevdiklerinden Abdullah-ı Hâcendî anlatıyor:   Ben, gençliğimde “bir mürşidim olsa da kendisine hizmet etsem” diyordum.   Bu istek dayanılmaz hâl alınca Hakîm-i Tirmizî hazretlerinin kabrine vardım.   Rûhuna “Fâtiha” okudum.   Ve ondan yardım istedim.   O ara uyumuşum. Nûrâni “bir zât” göründü rüyâda.   Ve bana bakıp;   “Ben Hakîm-i Tirmizî’yim. Sen … Devamını oku

Kalpteki altın sevgisi!..

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi anlatıyor:   Ben Semerkant’ta iken Behâeddîn-i Buhârî ismini işittim.   Ve çok merak ettim.   Gayriihtiyârî sevdim ve onu görmek niyetiyle Buhâra’ya gittim. Annem, dört altın dikmişti gömleğime.   Buhâra’ya vardım. Bu velîyi aradım.   Sohbetine katılıp, beni de talebeliğe kabul etmesini istedim.   “İsteğini yaparız, ama altın vermen lâzım” buyurdu.   … Devamını oku

Hüseyin, atla şu suya!

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, bir gün bâzı talebeleriyle yolculuğa çıkmışlardı.   Yolda bir ırmak vardı.   Çok da yorulmuşlardı.   Dinlenmek için oturdular   Su, şarıltılı ve heybetli akıyordu!   Görünüşe bakılırsa derindi de.   Büyük velî, Emîr Hüseyin adındaki talebesine bakıp;   “Hüseyin! Kalk, şu ırmağa atla!” diye seslendi.   Emîr Hüseyin;   “Başüstüne” dedi.   … Devamını oku

Burada hiç uyunur mu evlat!..

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, talebesinden birini bir yere göndermişti.   Talebe, işini hâlledip geri dönerken bir ağaç gölgesinde dinlendi biraz.   Fakat çok yorgundu.   Uyuyakaldı oracıkta.   Derin bir uykuya dalmıştı ki, rüyâsında hocasını gördü.   Mübârek, hiddetle;   “Oğlum! Hiç burada uyunur mu? Hemen kalk, terk et burayı. Burası tehlikeli yer. Aç kurtlar dolaşıyor etrâfta!” buyurdu. … Devamını oku

“Sizi incittim, çok pişmânım efendim”

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerine, bir gün birisi hakâret etmişti.   Mübârek zât sustu.   Karşılık vermedi.   Aradan bir müddet geçti…   Adam birden hastalandı.   Ve “ölüm” hâline geldi.   Hatâsını anlayıp pişmân oldu yaptığına ve affetmesi için haber gönderdi bu velîye.   Mübârek, acıdı yine.   Ziyâretine gidip;   “Nasılsın?” diye sordu.   Adam kendini … Devamını oku

“Yediğin lokmalara dikkat et!”

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi bir gün bu zâta gelerek;   “Efendim, namazlarımdan hiç zevk alamıyorum, tasavvuf hâllerim de iyi değil, bana ne tavsiye edersiniz?” diye sordu.   Büyük velî;   “Yediğin lokmalara dikkat et” buyurdu.   Talebe yediklerini araştırdı…   Helâldi hepsi de.   Tekrar gelerek;   “Efendim araştırdım, yemeklerimiz helâl olup, bir kuruş bile … Devamını oku

Öfkeyle pişirilen yemek!..

    Büyük velî teşrîf etti…   Yanında biri de vardı.   Sofra geldi, yemekler kondu.   Fakat mübârek zât yemiyordu.   Ev sâhibi merak etti…   Ve hattâ çok üzüldü!   “Acabâ bir hatâ mı işledim?” diyordu içinden…   En nihâyet;   “Efendim, yemeklerimiz, şahsî malımdan olup helâl ve tayyiptir. Tek kuruş haram karışık … Devamını oku

Her işinde sünnete uyardı…

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, orta boylu, nûrlu ve sevimli bir zâttı.   Mübârek sakalının beyazı daha çoktu.   Ne hızlı yürürdü, ne de çok yavaş.   Güler yüzlü ve tatlı dilliydi.   Konuşurken mübârek yüzünü konuştuğu kimseye döndürür ve tâne tâne konuşurdu.   Kahkahayla gülmezdi.   Tebessüm ederdi.   Kimseyi küçük görmezdi.   Güleryüzle karşılardı herkesi.   Ama … Devamını oku

Cennetten açılan pencere…

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri vefât edince; büyük bir cemaatle kılındı namazı.   Ve defnedildi nurlu kabrine.   Bir talebesi telkîn verdi.   Hepimiz hüzünlüydük.   Abdülkâdir adında çok sevdiği bir talebe vardı.   O, gördüğü enteresan bir vakâyı şöyle anlatır:   Mübârek hocamızı defnedince kabirdeki hâlini merak ettim…   Haddim olmayarak teveccüh eyledim nûrlu kabrine.   Rabbim yardım … Devamını oku