“Kötü arkadaşları hemen terk et!”

Kabr-i şerîfi Gönen’de bulunan Paşa Dede hazretlerine, bir genç gelip talebe olmuştu…   Ancak bir müddet sonra nedense soğudu ilimden.   Kötü arkadaşlara uydu.   Ve bir gece terk etti dergâhı. Ancak Paşa Dede farkındaydı bunun. İstemedi onun ayrılmasını. O istemeyince o da gidemedi.   Şöyle ki;   Genç, dargâhtan ayrılmış gidiyordu ki, “hocasının sûretini” gördü karşısında. Kollarını … Devamını oku

İnşallah burada kalırsınız!

İstanbul’da yaşayıp 1876’da vefât eden büyük velî Feyzullah Efendi’nin kabr-i şerîfi, Halıcılar semtindeki dergâhındadır.   Bir gün bu zâtın huzûruna, o yerin kadısı geldi.   Ve arz etti ki:   “Hocam, tâyinim çıktı. Falan yere gideceğim. Hakkınızı helâl edin. Yarın sabah yola çıkmam gerekiyor.”   Mübârek zât, az düşünüp;   “İnşallah burada kalırsınız” buyurdu.   Kadı efendi şaşırdı! … Devamını oku

Deniz yolculuğunda suyunuz biterse!..

Kabr-i şerîfi Belh şehrinde bulunan büyük velî Ebû Nasr-ı Pârisâ hazretleri, bir gün bâzı talebesiyle deniz yolculuğuna çıkmışlardı.   Ancak gemideyken bitti suları.   Çocuklar fazlaca susayıp başladılar kıvranmaya.   Büyük velî durumu sezdi.   Denizden bir kap su alıp;   “İşte su, için” buyurdu.   Gençler şaşırdılar?!   Birbirlerine baktılar.   “Ama bu deniz suyu hocam.” … Devamını oku

“Hastalıkta şifâ vardır kardeşim!..”

Anadolu velîlerinden Narlı Dede’nin kabr-i şerîfi, Balıkesir’in Havran ilçesinin Temaşalık köyü yakınındadır.   Huzûruna bir kimse geldi.   Ama fenâ hâlde hastaydı.   Güçlükle duruyordu ayakta.   Büyük velî, onu böyle görünce sordu hemen:   “Hastasınız gâliba.”   “Evet hocam rahatsızım.”   Buyurdu ki:   “Hastalıkta şifâ vardır kardeşim.”   Adam şaşırdı!   “Hastalıkta şifâ mı vardır?” … Devamını oku

“Şu üç şeyi unutmayın çocuklar!”

Balıkesir’de yaşayan Narlı Dede’nin kabr-i şerîfi Havran ilçesinin Temaşalık köyü yakınında bulunmaktadır.   Talebeleri uzun bir sefere çıkmışlardı.   Bir müddet sonra önlerine iri, korkunç bir kurt çıktı.   Yol vermiyordu hayvan.   Çocuklar, korkudan yola devam edemediler! Geri dönüp söylediler bunu hocalarına.   Mübârek zât kalktı.   Birlikte gittiler o yere.   Koca kurt, bütün heybetiyle yol ortasında … Devamını oku

Canım taze hurma istiyor evlat!

Kabr-i şerîfi Havran ilçesinin Temaşalık köyü yakınında bulunan Narlı Dede henüz gençken yaşlı babası hastalandı bir gün.   Adamcağız günden güne ağırlaştı!   Artık “son nefeslerini” alıyordu. Bir gece bunu çağırıp;   “Oğlum! Canım taze hurma istiyor” dedi.   Narlı Dede;   “Peki babacığım, hemen getiriyorum!” dedi.   Dedi, ama o yörede hurma yetişmiyordu.   Üstelik tâze hurma mevsimi de değildi. … Devamını oku

Uyanıkken ele geçene bak evlâdım!

Balıkesir’de yaşıyan velîlerden Narlı Dede’nin kabr-i şerîfi, Havran ilçesinin Temaşalık köyü yakınındadır. Talebesinden biri, bir gece Efendimizi gördü rüyâsında.   Ve kendilerine;   “Yâ Resûlallah! Bu zamânın en fazîletlisi kimdir?” diye sordu.   Efendimiz;   “Senin hocandır.” buyurdular.   Sevinç içinde uyandı… Sabah olunca koştu hemen hocasının huzûruna.   Gördüğü rüyâyı anlatacaktı ona.   Hocası sordu:   “Rüyâ mı … Devamını oku

Saat tamircisi gencin duası…

Basra’da yetişen velîlerden Ebû Saîd bin el-Arabî hazretleri, Mekke’de ikâmet ederdi. 952 senesinde orada vefât etti.   Onun zamânında, “saat tâmirciliği” yapan bir genç, “mürşit” arıyordu yana yana. Seherleri; “Yâ Rabbî! Beni sevdiğin bir kuluna kavuştur” diye duâ ederdi.   Olacak bu ya…   O günlerde, dergâhın saati bozuldu âniden.   Ebû Saîd hazretleri, o genci tanıyordu. Talebeden biriyle çağırttı onu … Devamını oku

Onun bizden ne farkı var?..

Nişâbur’da yetişen velîlerden Ebû Câfer bin Sinan hazretleri 923 senesinde vefât etti.   Bir gün bâzı talebesiyle kıra gezintiye çıkmıştı.   Ancak talebe arasında yeni gelen bir genç vardı ki, nedense büyüklüğüne inanmıyordu bu zâtın.   Onu sevmiyordu.   Sevemiyordu.   Kendi kendine;   “O da insan, biz de. Onun bizlerden ne farkı var ki?” diyordu.   O böyle … Devamını oku

Beni çok sevindirdin evlâdım!

Anadolu velîlerinden Palamut Dede’nin bir menkıbesi anlatılır halk arasında:   Şöyle ki:   Evinde hiç yiyecek yoktu bir gün.   Olacak bu ya, o gün de bir misâfiri geldi uzaktan.   Ona ikrâm edecek bir şeyi olmayınca çâresizlikten iyice sıkılmıştı ki, o anda çalındı kapısı.   Gelen, genç komşusu idi.   Elinde bir tepsi vardı.   … Devamını oku

Rüyâda ikram edilen hurmalar!..

Ebû Câfer El-Meczum hazretlerinin bir sevdiği, Resûlullahı rüyâda gördü bir gece…   Efendimiz, bu zâtın dergâhını teşrîf etmişlerdi. Önlerinde de bir tabak hurma vardı. O hurmadan bir avuç alıp buna verdiler.   Adam alıp saydı.   On yedi tâne idi.   O anda uyandı. Çok heyecânlıydı!   Kendi kendine; “Hayırdır inşallah, bakalım rüyâ neye çıkacak?” dedi.   Merak … Devamını oku

Dilinde tutukluk olan adam!

Bağdat’ta yetişen velîlerden Ebû Câfer Haddâd El-Kebîr hazretleri zamânında bir adamın dilinde biraz tutukluk vardı.   Zor konuşuyordu…   Bir gece yatmadan;   “Yâ Rabbî! Bu hastalığımın şifâsı her nedeyse, o şeyi bana bildir” diye duâ etti ve yattı.   Rüyâda bu zâtı gördü.   Ve kendisine;   “Hocam! Bende dil tutukluğu var, ne yapmamı tavsiye edersiniz?” diye sordu.   … Devamını oku

Kazandığını muhtaçlara dağıtırdı…

Allah dostlarından Ebû Câfer Haddâd hazretleri, aslen Bağdatlıdır. Dünyâya değer vermemesi ve ibâdete düşkünlüğüyle tanınırdı.   Demircilik yapar, günde bir dînar on akçe kazanınca, işi bırakırdı.   Eline geçen parayı, akşamla yatsı arasında dağıtırdı.   Fakîrleri dolaşırdı.   Kapılarını çalardı.   Kazancının tamâmını böyle dağıtır, kendine bir şey ayırmazdı.   Oruç tutmak haram olan Ramazan Bayramının birinci günüyle Kurban Bayramının dört … Devamını oku