İbn-i Hüvârâ el-Betâihi hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Irak’ta Betâih’te hicri beşinci asrın sonları ile altıncı asrın başlarında yaşamıştır. Irak’ta bulunan Kürtlerin, Hüvârin veya Hüvâriyyîn kabilesine mensûptur. Ebû Muhammed Şenbekî ve başka birçok velî, kendisinden ilim ve feyiz almışlardır.
İbn-i Hüvârâ hazretleri bir defasında sohbet ederken, “Irak’ın en yüksek sekiz evliyâsı şunlardır: Ma’rûf-i Kerhî, Ahmed bin Hanbel, Bişr-i Hafî, Mensûr bin Ammâr, Sırrî-yi Sekatî, Sehl bin Abdullah-i Tüsterî, Cüneyd-i Bağdadî ve Abdülkâdir-i Geylânî” buyurdu. O zaman Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri henüz tanınmamış olduğundan, dinleyenler suâl ettiler:
“Efendim, saydığınız âlimlerden yedisini duyduk biliyoruz da, Abdülkâdir-i Geylânî’yi duymadık. O kimdir?” dediler. Buyurdu ki:
“Iraklıdır. Çok şerefli bir zâttır. Bağdad’da yaşar. Çok yüksek bir zât olduğunun herkes tarafından bilinip tanınması çok yakındır. Sıddîklardan ve zamanının en büyük, en yüksek evliyâsından biridir.” Dinleyenler, Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin henüz meydana çıkmadığını, İbn-i Hüvârâ’nın, onun geleceğini kerâmet olarak anlayıp müjdelediğini ve Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin tanınmasının çok yakın olduğunu anlayıp sevindiler.
Yine buyurdu ki: “Benim bu haremime (türbeme) giren bir bedeni ateşin yakmaması için Rabbimden ahid (söz) aldım.” (Nakledilir ki, bu zâtın türbesine, herhangi bir şekilde balık ve başka bir et girmiş olsa, daha sonra o eti ateş yakmaz. O et kızartılamaz, yemek ve başka bir şey yapılamaz.)
“Allahü teâlâya yakınlık; güzel edebe riâyet, devamlı korku ve ibâdete devam etmekle olur. Resûlullaha (aleyhisselâm) yakınlık; sünnetine tam tâbi olmak ve ilme canla başla sımsıkı sarılmakla olur.”
“Ehli (aile efradı) ile sohbet, güzel ahlâk ile olur. Dostlarla sohbet, günaha sebep olmayacak şekilde, onlarla hoş olmak, şakalaşmakla olur. Câhiller ile sohbet, onlara devamlı duâ etmekle, onlara acımakla olur.”
“Allahü teâlâ ile olmak, O’ndan başkasından uzaklaşmaktır. O’ndan başkasından uzaklaşmak da O’nunla olmak demektir.”
“Havf (korku), seni Allahü teâlâya ulaştırır. Çünkü korku, nefeslerinin birinde Allahü teâlâya karşı bir saygısızlık bulunmayacağından emîn olmamandır.”
“İnsanları, hor, hakîr ve aşağı görmen, senin için tedâvisi mümkün olmayan büyük bir hastalıktır.”