Zekâtı verilmiş mal, istif edilmiş mal değildir!..

Ticaret malının zekâtı, ticareti yapılan maldan veya değeri altın veya gümüş olarak verilir.

 

 

 

Seydî Alizade Efendi Osmanlı âlimlerindendir. Amasya’da doğdu. Molla Çelebi’nin medresesinde ilim öğrendi. Bursa, Ankara ve Akşehir, İznik ve Edirne medreslerinde müderrislik yaptı. Sonra Bursa ve Mekke kadılığına, daha sonra Rumeli kadıaskerliğine tayin edildi. 983 (m. 1575) senesinde İstanbul’da vefât etti. Hidâye adlı meşhûr fıkıh kitabının baş kısmına, “Tergîb-ül-edîb” adıyla bir haşiye yazmıştır. Bu eserinde zekâtla ilgili bazı meseleleri şöyle anlatır:

 

Ticaret malının zekâtı, ticareti yapılan maldan veya değeri altın veya gümüş olarak verilir. Paranın zekâtını kolayca hesap edip vermek için kırkta biri bulunur. Bu kadar liraya ne kadar altın alınıyorsa, o kadar zekât vermek gerekir. Zekât zamanı hac zamanından önce olan, vakti gelince, zekâtını verir. Kalan parayla hacca gider. Zekât zamanı hac zamanından sonra, mesela muharrem ayında olan, önce hacca gider. Zekât zamanı gelince, hacdan artan paranın zekâtını verir. Zekât verme günü gelip de, zekâtını vermeyen, daha sonra fakirleşip, elinde hiç parası kalmayan kimse, malı kendi telef ederse, zekât borcu affolmaz. Para kendiliğinden telef olursa zekât affolur. Yani malı, kendi harcar veya telef ederse, zekât affolmaz. Mesela borsada parasını yok ederse veya araba, buzdolabı gibi şeyler alarak parasının hepsini harcarsa zekât affolmaz, zekâtını ödemesi gerekir. Malı çalınırsa, kaybolursa, yanıp yok olursa yahut ödünç veya âriyet verip geri alamazsa, o zaman zekât vermek gerekmez. Ödünç bir altın isteyen fakire, zekâta niyet edip verilse, sonra da ona hediye edilse zekât sahih olur.

 

Dinimizde zekâtı verilmiş mal, kenz [istif edilmiş, stok edilmiş mal] değildir, gayrimeşru mal değildir. Bu malı, kimsenin zorla almaya hakkı yoktur. Zekâtını veren, malın hakkını ödemiş olur. Kimse bu malı alamaz. Bir kimsenin mülkü, ondan izinsiz kullanılamaz. Zekât veya sadaka-i fıtr verirken vekil olanın mutlaka sahibinin ismini söylemesi gerekmez. Kendi adına, bu benim zekâtım dese veya hediyem dese caiz olur, çünkü vekil asıl gibidir.

 

Terzilik yapan, diktiği gömleğin ücretini fakirden almayıp, zekâta dâhil edebilir. Altın olarak vermesi daha iyidir. Kalaycılık yapan, kalayladığı kapların ücretini fakirden almayıp zekâtına sayabilir. Çünkü bunlarda mal temlik ediliyor. Fakire gömlek veya kalay verilmiş oluyor.

 

 

 

Vehbi Tülek’in önceki yazıları…

Kategori içindeki yazılar: Vehbi Tülek