“Sana söylenen sözlerden hiç incinme ve sabret. Zîrâ meyveli ağaç taşlanır…”
Ahmed Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretleri Osmanlı âlim ve velîlerindendir. 1813 (H.1228) târihinde Gümüşhâne’nin Emirler Mahallesinde doğdu. İstanbul’da Bâyezîd Medresesine gidip talebe oldu. İcâzet aldıktan sonra Bâyezîd Medresesinde müderrisliğe başladı. Üsküdar’da evliyânın büyüklerinden Abdülfettâh-ı Akrî hazretleriyle bir sohbet meclisinde tanıştı. Bu mübârek zât, büyük velî Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin talebesiydi…
Abdülfettâh-ı Akrî hazretleri ona “İleride gelecek olan zât sizi irşada izinlidir. Binâenaleyh onun gelmesini beklemek münâsiptir” buyurdu. Kısa zaman sonra Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin önde gelen talebelerinden Ahmed Ervâdî hazretleri İstanbul’a geldi. Onu bularak sohbetlerine devam etti. İcazet alarak talebe yetiştirmeye başladı. 1893 (H.1311) târihinde İstanbul’da vefât etti.
Talebelerinden Aziz Bey anlatır:
Bir gün hocam Ahmed Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretlerini ziyâret etmek için yola çıktım. Giderken bir tanıdığın evine uğradım. İçeride tanımadığım birkaç kişi vardı. Selâm verdim ve güler yüz gösterdim. Bu hâlimden ev sâhibi çok memnun oldu. Bana nereye gittiğimi sordu. Ben de; “Niyetim büyük velî mübârek hocamı ziyâret etmekti” dedim. Orada bulunanlardan biri; “Kimdir o zât?” dedi. Ben de; “Ahmed Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretleridir” dedim. Meğer onlar, Ahmed Ziyâeddîn hazretlerine karşı nefsiyle mağrur kimselermiş. Benim bu cevâbım üzerine dayanamayıp; “Demek seni de aldatmış o!” dediler. Bu sözüne dayanamayıp ona; “Sus ey inkârcı kişi! Hocam aleyhinde konuşma!” dedim ve o kızgınlıkla yanlarından ayrılıp hocamın yanına gittim. Elini öpüp edeple huzurlarında oturdum.
Hocam bana bakıp; “Evlâdım nereden geliyorsun bana anlat!” buyurdu. Bunun üzerine ben edeple; “Evden geliyorum efendim” dedim. O tekrar bana; “Gelirken bir yere uğramadın mı? Bir kimse görmedin mi?” buyurdu. Ben hayret edip; “Efendim! Bir tanıdığım olan Tahsin Beye uğradım” dedim. O; “Keşke uğramasaydın ve oradaki inkârcı kimseleri hiç görmeseydin” buyurdu. Sonra da; “Evlâdım! İt ürür kervan yürür. Bu hakîkati şüphesiz herkes görmektedir. Sana söylenen sözlerden hiç incinme ve sabret. Zîrâ meyveli ağaç taşlanır” diyerek, bana nasîhatlerde bulundu.