İlimsiz amel eden kimse boşuna zahmet çeker!

Dünyâda sahibini günahlardan korumayan bir ilim, âhırette onu Cehennem azâbından nasıl kurtarır?

 

 

 

Muhammed Bekrî hazretleri âlim ve evliyânın büyüklerindendir. Mısır’da doğdu. Zamânının büyük âlimlerinden Halebî ve başkalarından okudu. Çeşitli ilimlerde üstün dereceye yükseldi. Câmi-ul-Ezher’de ders okutmaya başladı. Şâziliyye yolunun edebini insanlara öğretip yaydı. Çok kerâmetleri görüldü. 1638 (H.1048) senesinde Mısır’da vefât etti.

 

Bu mübarek zat buyurdu ki:

 

Farz olan ibadetlerin yanında batınî ibâdetlerin de öğrenilmesi lâzımdır. Bunlar; tevekkül, rızâ, şükür, sabır, tövbe, sıdk, ihlâs gibi kalb amelleridir. Bunların zıddı olan; gazâb, riya, tûl-i emel, kibir, hırs ve tamah etmekten sakınmak için bunları öğrenmek lâzımdır. Çünkü bunları yapmaya devam ederken, Cehenneme müstahak olabilir. Onun çalışması da, kendisine zarar veren şeyler üzerinde olmuş olur. Bazen, cenâb-ı Hakkın gazâbını celbedecek iş yapar da, onu cenâb-ı Hakka tazarru ve niyaz zanneder. Bazen sırf riya içerisinde bulunur da, onu Allahü teâlâya hamd ve insanları hayra davet zanneder. Allahü teâlâya karşı işlediği günahları tâat zanneder. Cezayı gerektirecek yerde, büyük sevap bekler…

 

Bu anlatılanlar, ilimsiz amel edenlerin musibetidir. Riya ve ucb gibi tehlikelerden, işlediği amellerini koruma yollarını bilmeyen kimse, ibâdetlerinin sıhhatini zor sağlar. İbâdetlerini, riyadan, ucbdan kurtaramayınca, ancak sıkıntı ve yorulma kalır. Bu da apaçık bir zarardır. Onun için Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem); “İlim ile olan uyku, cehâletle kılınan namazdan daha hayırlıdır” buyurdu. Çünkü ilimsiz olarak amel eden kimse, yaptığı ibâdetleri ifsâd eder, bozar. Böylece boşuna zahmet çekmiş, yorulmuş olur.

 

Dünyâda sahibini günahlardan korumayan, ibâdete yöneltmeyen bir ilim, âhırette onu Cehennem azâbından nasıl kurtarır? Bugün sâlih amel işlemeyen ve ömründen boşa geçirdiklerini telâfi etmeye çalışmayan kimsenin kıyâmet günündeki hâlini, Allahü teâlâ, Secde sûresinin 12. âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle haber veriyor: 

 

“Yâ Habîbim! Müşriklerin, kıyâmet gününde Allahın huzûrunda, hayâ ve pişmanlıktan başlarını eğmiş oldukları hâlde; ‘Ey Rabbimiz! Bize, isyanımız karşılığında vadettiğin azâbı gördük ve peygamberlerinin doğruluğunu senden işittik. Bizi geri dünyâya gönder ki, orada sâlih amel işliyelim. Çünkü biz, inkâr ettiğimiz, öldükten sonra dirilme ve kıyâmeti müşâhede ettik. Bu işin hakîkatini yakînen anladık’ dediklerini bir görsen.’ O zaman; ‘Ey ahmak, sen oradan gelmedin mi?’ denilir.”

 

Vehbi Tülek’in önceki yazıları…

Kategori içindeki yazılar: Vehbi Tülek