Şah-ı Nakşibend Hazretleri, bir talebesine şöyle sorar: “Emrettiğim her şeyi yerine getirir misin?”
Yûsuf Nebhânî hazretleri son asır İslâm âlimlerinin büyüklerinden ve evliyâdandır. 1849 (H.1265) senesinde Hayfa’da Eczim köyünde doğdu. Kâhire’deki Câmiü’l-Ezher Üniversitesinde yüksek din ilimlerini öğrenip, icâzet aldı. Şam’da kâdılık, Beyrut’ta Hukuk Mahkemesi Reisliği yaptı. Zamânın büyük velîsi Seyyid Fehim Arvâsî hazretlerinin hac yolculuğu sırasında, onu ziyâret edip elini öptü. Bereketli sohbetinde bulunup istifâde etti. 1932 (H.1350) senesinde Beyrut’ta vefât etti. “Câmiu Kerâmâti’l-Evliyâ” isimli eseri meşhurdur. Bu kitabında şöyle anlatır:
Şah-ı Nakşibend Hazretleri’nin müridlerinden biri onu Buhara’ya davet etmişti. Akşam ezanı okunduktan sonra Necmeddin Daderk isimli müridine sordu:
– Sana emrettiğim her şeyi yerine getirir misin?
– Evet, dedi Necmeddin.
– Eğer hırsızlık yapmanı da emretsem yapar mısın?
– Hayır, bunu yapamam. Çünkü Allah haklarına tevbe kefaret olarak yeterli olur; fakat bu iş kul haklarındandır.
– Mademki emrimizi tutmazsın, bize arkadaşlık da etme!
Mevlâna Necmeddin bu cevap üzerine korku ve endişeye kapıldı, yeryüzü ona dar geldi. Derhal tevbe ve pişmanlık izhar etti. Onun hiçbir emrine muhalefet etmemeye de azmetti. Orada bulunanlar da ona acıyarak aracı oldular ve şeyhten onu affetmesini rica ettiler. Şeyh Hazretleri de o talebesini bağışladı. Sonra Şah-ı Nakşibend Hazretleri, yanında Necmeddin ve birkaç müridi olduğu halde dışarı çıktı. Bab-ı Semerkand mahallesine yürüdüler. Şeyh bir evi göstererek dedi ki:
– Şunun duvarını delin de içeri girin. Falan yerinde içi eşya dolu bir çanta bulacaksınız. Onu alıp getirin. Söylendiği gibi yaptılar. Sonra oracıkta bir köşeye birlikte çekilip oturdular. Bir süre sonra köpek ulumaları duydular. Şeyh Hazretleri, Necmeddin ve bazı arkadaşlarını o eve gönderdi. Oraya varınca, hırsızların diğer bir duvarı delerek içeri girdiklerini ve orada bir şey bulamadıklarını anladılar. Hırsızlar kendi aralarında “Bizden önce hırsızlar gelmiş de içeridekileri almışlar!” diyorlardı. Şeyh Hazretleri’nin müridleri bu işe şaştılar. Ev sahibi ise kendisine ait bir bostanda bulunuyordu. Şah-ı Nakşibend hazretleri sabahleyin bir müridiyle eşyalarını ona gönderdi. Mal sahibini şöyle haberdar etmesini de tembihledi: “Dervişler senin eve uğramışlar da, şu hırsızlık meselesini fark ederek eşyaları hırsızlardan kurtarmışlar.”
Sonra Mevlâna Necmeddin’e bakıp dedi ki:
- Emre uymuş olsaydın daha çok hikmetler görürdün.