Hak sözü kabul etmek alçak gönüllü olmaktır

“Zühdün esası, sıkıntılara katlanıp, şehvetleri terk etmek ve yenilen lokmanın helâlden olmasına dikkat etmektir.”

 

 

 

Harputlu Hacı Yusuf Efendi Osmanlı âlim ve evliyasının büyüklerindendir. 1822 (H.1238) senesinde, Bingöl ili Kiğı ilçesinin Zermek (Yeldeğirmeni) köyünde doğdu. Tahsîlini Erzurum’da yaptı. Zamânının usûlüne göre ilim öğrenip zâhirî ilimlerde derece sâhibi oldu ve bâzı eserler yazdı. Tasavvufa yönelip, Harput’a giderek arkadaşı Mahmûd-i Sâmînî ile birlikte Şeyh Ali Sebtî hazretlerinin ilim meclislerine ve sohbetlerine devâm etti. Hocası tarafından icazet verilerek köyüne gönderildi. 1908 (H.1326) senesinde Zermek (Yeldeğirmeni) köyünde vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:

 

“Tövbenin doğru ve makbûl olmasının alâmetleri: Tekrar o günahı işlemeye sebep olabilecek kimselerden uzak durmak. Lüzumsuz lâfları terk etmek. Allahü teâlâyı inkâr edenlerle görüşmemek. Hayır ve sevap yapmak. İşlemiş olduğu günahtan dolayı çok pişmân olup yaptığı tövbeyi bozmamak. İşlediği günahta kul hakkı varsa, hak sâhibine iâde etmek. Allahü teâlâ için olmayan her şeyi kalbinden çıkarmaktır.”

 

“Az bir şekilde şüpheli şeylerden sakınmak, çok amel etmekten; az bir tevazû sâhibi olmak, nefsin istemediği birçok ibâdeti yapmaktan daha sevaptır.”

 

“Zühdün esası, sıkıntılara katlanıp, şehvetleri terk etmek ve yenilen lokmanın helâlden olmasına dikkat etmektir.”

 

“Allahü teâlânın dostlarına şu üç şey verilmiştir. Bunlar halâvet (yumuşaklık ve tatlılık), mehâbet (büyüklük, heybet) ve muhabbet (sevgi, iyilik, güzellik)tir.”

 

“Alçak gönüllü olmanın alâmetleri şunlardır: Söyleyen kim olursa olsun, hak sözü kabûl etmek. Fakir, garib kimselere de yumuşaklıkla muâmele etmek. Rütbe itibârıyla küçük olanlara şefkatli olmak. Kendisine karşı yapılan hatâ ve kusurlara tahammül edip, öfkelenince sabretmek, her an Allahü teâlâyı hatırlamak. Zenginlere karşı vakarlı olmak. Cenâb-ı Hak’tan gelen her şeye rızâ göstermektir.”

 

“Sâdık olmanın alâmetleri: Sözü ile kalbinden geçenlerin aynı olması. Söz verdiği gibi hareket etmesi, işlerini Allahü teâlânın rızâsı için yapması. Dünyâya düşkün olmayıp, makam, mevki peşinde koşmaması. Nefsin isteklerini yapmaması, mühim işleri hemen yapıp, mühim olmayanları sonraya bırakması. Âhireti, dünyâya tercih etmesidir.”

 

“Öyle bir tevekkül sâhibi olmalıdır ki, Allahü teâlânın, kendisi için ezelde takdir ettiği şeyden başka, başına hiçbir şeyin gelmeyeceğine gözüyle görür gibi inanmalıdır.”

 

 

 

Vehbi Tülek’in önceki yazıları…

Kategori içindeki yazılar: Vehbi Tülek