Ecdâdımızın mutlu hayatı…

 

Ecdâdımız millî ve manevi değerlerine bağlılıkları sebebiyle çok mutlu ve rahat bir hayat yaşamışlardır. spot

 

 

 

 

 

Toplum hâlinde yaşayan insanlar mutlu bir hayat sürmek isterler. Bunun en güzel örnekleri Müslüman toplumlarda görülür. Ecdadımız zamanında toplum huzurlu ve mutlu idi. Çünkü toplum hayatı millî ve manevi değerler üzerine inşa edilmişti. Doğru iman, adalet, iyilik, doğruluk, fedakârlık, vefa, güvenilirlik, cömertlik, affetme, tevazu ve alçakgönüllülük, muhtaçlara yardımcı olmak, kul hakkına titizlikle ehemmiyet vermek, akrabaları ve komşuları arayıp sormak, onlarla iyi geçinmek ecdadımızın en bariz özellikleriydi. Yalan, gıybet, söz taşımak hile, hırsızlık, gasp, başkasının malına canına zarar vermek, zulüm gibi kötülüklerden de çok sakınırlardı.

 

Ecdadımızın bu özellikleri, Osmanlı topraklarında görev yapmış olan yabancıların da dikkatini çekmiş ve hayranlıklarını ifade etmişlerdir.

 

Fransız generallerinden Comte de Bonneval şöyle der: “Haksızlık, tefecilik, tekelcilik ve hırsızlık gibi suçlara Müslüman Türkler arasında rastlamak mümkün değildir. Gerek vicdanî bir akideden gerekse ceza korkusundan dolayı, Müslüman Türkler o kadar dürüstlük gösterirler ki, insan ister istemez onların doğruluklarına hayran kalır.”

 

A. L. Castellan’ın, Osmanlı’daki eşsiz dürüstlüğe dair anlattığı şu hâdise, çok ibretliktir:
“Dostlarımdan biri anlattı: İçinde bin kuruş bulunan bir torba ile İstanbul’dan Beyoğlu’na dönüyordum. Tophane İskelesi’ne çıkarken torbam yırtıldı. İçindeki bütün paralar da dökülüp rıhtımın üstüne dağıldı, bazıları da denize yuvarlandı. Ben ‘Eyvah!’ bile diyemeden, hemen oradaki halk, paraların üstüne üşüştü. Herkes bulabildiği kadar topluyordu. Ben şaşkınlıktan donmuş bir vaziyette ne yapacağımı bilemiyor, sadece bu hareketleri büyük bir endişe içinde takip ediyordum. Ne göreyim? Herkes, topladığı paraları deniz kenarında kalan torbama koyuyordu. Bunun üzerine içim biraz ferahladı. Hatta kayıkçılar da suya dalıp, denizin dibine gitmiş olan kuruşları çıkarmışlardı… Bunun üzerine onlara bahşiş vermek istedimse de vazifelerini yapmış olduklarından bahsederek, her biri bir tarafa çekildi. Zaten o kadar kalabalıktılar ki hepsine bahşiş yetişmezdi. Toplanan bütün paralar torbaya konduktan sonra, bir hamal da onu yüklenip doğru evime kadar götürdü. Eve girdikten sonra büyük bir merak içinde paramı hemen saymaya başladım. Çok ziyana uğramış olduğumu zannediyordum ki, bin kuruşumun da tam olarak torbada olduğunu görünce hayretler içinde kaldım. Gözlerime inanamadım, bir daha saydım. Evet, tek bir kuruşum bile eksik değildi.”

 

Görülüyor ki, ecdadımız, insanlığa örnek olan güzel bir hayat yaşamıştır. Bu anlatılanlara benzer daha nice güzel örnekler ecdadımızın yaşadığı her yerde görülmüştür. Bizlere düşen, onları örnek almak ve onlara layık nesiller olmaktır. Batı’nın ilim, fen, teknik ve her sahadaki fenni gelişmelerini elbette almalı fakat onların örf, âdet, moda ve gayriahlaki hallerini asla almamalı, bunlardan son derece uzak durmalıdır.




Kategori içindeki yazılar: Salim Köklü