Eshâb-ı kirâmın hepsi âlim ve âdil idi…

Eshâb-ı kirâmın hepsinin hakkında, mümkün olduğu kadar, iyi şeyler söyleyiniz!..

 

 

 

Ali Âkif Efendi son devir Osmanlı velîlerindendir. 1822 yılında Antep’te doğdu. İlim tahsiline Şeyh Câmii medresesinde başladı. 1850’li yıllarda Kilisli Baytazzâde Abdullah Efendinin talebesi oldu, otuz yıl sohbetleriyle bereketlendi. Hocasının vefâtından sonra uzun müddet halka İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattı. 1905 yılında Antep’te vefât etti.

 

Bu mübarek zat, sohbetlerinde buyurdu ki:

 

Eshâb-ı kirâmın hepsini sevenlere (Ehl-i sünnet) denir. Eshâb-ı kirâmın “radıyallahü anhüm” hepsi âlim ve âdil idi. İnsanların efendisinin sohbetinde, hizmetinde bulunmuşlar ve Ona yardımcı olmuşlardır. En az sohbette bulunanı bile, Eshâb-ı kirâmdan olmayan en yüksek velîden daha yüksektir. O İslâm güneşinin, O Allahü teâlânın habîbinin “sallallahü aleyhi ve selem” bir sohbetinde, bir teveccühünde hâsıl olan hâller, o mübârek nefesleri ve nazarları tesîri ile zuhûr eden kemâller, o huzura, o yakınlık saadetine kavuşamıyanlara nasip olmamıştır. Eshâb-ı kirâmın hepsi daha ilk sohbette, nefslerine uymaktan kurtulmuşlardır. Hepsini sevmekle emrolunduk. (Şir’atül İslâm) şerhinin ilk sayfalarında: (Eshâb-ı kirâmın hepsinin hakkında, mümkün olduğu kadar, iyi söyleyiniz, onların hiç birine sakın dil uzatmayınız) diye yazıyor…

 

Yetmişiki fırkaya gelince: Kimi ifrâta vararak, taşkınlık yaptı, kimi tefrîte düşerek haklarını vermedi, kimi akla güvendi, kimi felsefeye ve eski Yunan felsefecilerine aldandı. Böylece dîn-i islâmda olmayan, hattâ yasak olan şeyleri yaptılar. Bid’ate sarıldılar. Sünneti, yâni İslâmiyeti bıraktılar. Ebû Bekr-i Sıddîk, Ömer “radıyallahü anhüma” gibi, Eshâb-ı kirâmın icmâ ile en üstünü olanlarını, hattâ Peygamber efendimizi çekemeyenler zuhûr etti. Çok şaşılır ki, zamanımızda da İslâm âlimi olarak tanınan, fakat yetmişiki fırkanın en zararlısı (İsmâ’îliyye) ağzı ile konuşan zavallılar görülmektedir. Peygamber efendimizin annelerinin ve babalarının kâfir olduğunu ve Peygamber efendimizin nübüvveti teblîğden önce putlara kurban kestiğini söyleyerek, temiz gençleri aldatmaya, zehirlemeye çalışmaktadırlar. Hadis-i şerifte: (Kur’ân-ı kerime kendi aklı ile mâna veren kâfir olur) buyuruldu…

 

Din âlimleri edebli idi. Dikkatli konuşurlardı ve yazarlardı. Yanlış bir şey söylemeyeyim diye, çok düşünürlerdi…

Kategori içindeki yazılar: Vehbi Tülek