İnsanoğlu, her arzu ettiğine kavuşamaz!

Mümin, başına hayır ve şer geldiğinde “ben bunu bekliyordum” diyendir. “Kadere inanan, kederden kurtulur” demişlerdir…

 

 

 

Dünyada rahatlığın olmadığını hatırlayan insan üzülmez… Dünyada rahatlık olsaydı, peygamberlere nasip olurdu. Hâlbuki onların çektiği sıkıntılar başkalarından kat kat fazladır.

 

İnsanoğlu her arzu ettiği şeye kavuşamıyor. Evdeki hesap çarşıya uymuyor. Yelkenli gemilerin istemediği yönden rüzgâr esebiliyor. Zengin, zenginliğini ölünceye kadar muhafaza edemeyebilir. Bunlar da üzüntülere sebep olmaktadır…

 

Üzüntülerimizin azalması için, en büyük ilaç, kadere iman etmek ve Rabbimizin takdirine razı olmaktır. Biz ondan razı olursak o da bizden razı olur. Mümin, başına hayır ve şer geldiğinde “ben bunu bekliyordum” diyendir. “Kadere inanan, kederden kurtulur” demişlerdir…

 

İbrahim bin Edhem hazretleri bir adamı çok üzgün görür, ona üç soru sorar: 

 

-Dünyada meydana gelen bütün hadiseler takdir-i ilahi olmadan meydana gelebilir mi? “Hayır” diye cevap verir adam.

 

İkincisi: Sana ayrılan rızkı başkası yiyebilir mi? “Hayır” der.

 

Üçüncüsü: Sana verilen ömürden kısalma olabilir mi? Ona da “hayır” diye cevap verir.

 

İbrahim bin Edhem hazretleri o zaman adama buyurur ki: “O hâlde niçin üzülüyorsun?”

 

Hazreti Ömer (radıyallahü anh) buyuruyor ki: “Başıma bir musibet geldiği zaman üç şeyden dolayı hamd ediyorum: 

 

1- dinime gelmediği için. En büyük musibet dine gelendir, sonra bedene, sonra mala gelendir. Dine gelen ahiret hayatı ile ilgilidir. Mesela, bir vakit namazı bilerek kazaya bırakmak en ağır hastalığa yakalanmaktan daha kötüdür. 

 

2- Daha büyüğü olmadığı için hamd ediyorum. Sıkıntı ne olursa olsun daha büyüğü olabilirdi. Veya onun yanında başka bir sıkıntı da olabilirdi. Bir çocuğunu trafik kazasında kaybeden iki çocuğunu da kaybedebilirdi.

 

3- Başımıza gelenlere sabredersek günahlarımıza kefaret olur…”

 

İşlediğimiz günahların cezasını çekeceğiz; Rabbimiz sevdiklerinin cezasını dünyada veriyor, dünyadaki kolay, sevmediklerininkini ise ahirette bırakıyor…

 

Peygamberimiz (aleyhisselâm) bir zatı ziyarete gider. Bakar ki adam bir deri, bir kemik kalmış. Sorar:

 

-Sen dua ederken ne diyorsun? 

 

O da cevap verir:

 

-Ya Rabbi benim cezamı dünyada ver ahirete kalmasın, diyorum. Bunun üzerine Resul-i Ekrem efendimiz buyurdu ki:

 

-Sen onun dünyadaki cezasına da dayanamazsın. Sen “Rabbena atina…” duasını oku! Hem dünyada, hem ahirette iyilikler ihsan olunmasını iste…

 

Hasta birkaç gün bu duayı okudu, iyileşti, namazlarını camide cemaatle kılmaya başladı…

 

Bizler zayıf yaratıldık, o duayı çok okuyalım…




Kategori içindeki yazılar: Said Arvas