İctihâd, gücü, kuvveti yettiği kadar, zahmet çekerek, uğraşarak çalışmak demektir.
Takıyyüddîn Ca’berî hazretleri büyük velîlerden ve fıkıh âlimlerindendir. 1200 (H.597) yılında Suriye’deki Ca’ber kalesinde doğdu. Şam’da Şâfiî mezhebi fıkıh bilgilerini ve hadîs ilimleri tahsîl etti. Kâhire’ye gitti. İlim öğretip ders verdi. Ebü’l-Hasan Şâzilî hazretleriyle görüştü. Onun sohbetlerinde tasavvufun yüksek derecelerine ulaştı. 1288 (H.687) senesinde Kâhire’de vefât etti. Bir dersinde şunları anlattı:
İctihâd, gücü, kuvveti yettiği kadar, zahmet çekerek, uğraşarak çalışmak demektir. İctihâddan maksat, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden, mânaları açıkça anlaşılmayanları, açıkça bildiren diğer ahkâm-ı şer’iyyeye kıyâs ederek, benzeterek, bunlardan yeni hükümler çıkarmaya uğraşmak, çalışmak demektir.
Meselâ anaya, babaya itaati emreden âyet-i kerimenin meâl-i âlîsi, (Onlara, öf sıkıldım demeyin!)dir. Dövmekten, sövmekten bahis buyurulmamıştır. Âyet-i kerimede, yalnız bunların en hafîfi olan öf kelimesi açıkça bildirildiğine göre, müctehidler, dövmenin, sövmenin ve hakâret etmenin elbette haram olacağını ictihâd etmişlerdir.
Yine meselâ, Kur’ân-ı kerimde şarap içmek yasak edilmiş, başka içkiler bildirilmemiştir. Şarabın haram olmasının sebebi, hamr kelimesinden de anlaşılacağı üzere, tahmîr-i akıl, yâni aklı karıştırdığı, giderdiği içindir. Bundan dolayı müctehidler, şarabın haram olmasındaki sebep, herhangi bir içkide bulunsa haramdır, diye ictihâd etmişler. Her sarhoş eden şeyin haram olduğunu emir buyurmuşlardır.
Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde, ictihâd ediniz! diye emrediyor. Birçok âyet-i kerimelerden, ilimleri derin olan yüksek derecedeki âlimlerin ictihâd ile emrolundukları anlaşılmaktadır. O hâlde, ehliyyeti ve liyâkati ve ilimde ihtisası tam olanların, yâni mânaları açıkça anlaşılmayan âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerin içlerinde saklı bulunan ahkâmı ve mes’eleleri, mefhûmen, mantıken, delâleten anlayabilecek kuvvet ve kudrette olanların ictihâd etmesi farzdır. (Fa’tebirû) âyet-i kerimesinin meâl-i âlîsi, (Ey akıl sahipleri! Akıl erdiremediğiniz mes’elelerde, onları bilen ve derinliklerine tam ermiş olanlara tâbi olunuz) demektir.
İctihâd makamına varmış bulunan yüksek kimseler, kendi ictihâdlarına göre hareket etmek mecbûriyetindedir. Başka müctehidlerin ictihâdlarına tâbi olamazlar.