Allahü teâlâ, cömertlere her güzelliği vermiştir…

Peygamber efendimizin İslamı tebliğinden önce yaşamış olan Hatem-i Tai adında cömertliği dillere destan olan bir kimse vardı…

 

 

 

 

 

Cömertlik çok kıymetli bir haslettir ve muteber kitaplarda, şöyle tarif ediliyor: Parayı, malı, hayırlı, iyi yerlere dağıtmaktan lezzet almak. İslâmiyyetin emrettiği yerlere seve seve vermek… Allahü teâlâ, her cins güzelliği cömerde vermiştir…

 

           ***

 

Peygamber efendimizin İslamı tebliğinden önce yaşamış olan Hatem-i Tai adında, cömertliği ile meşhur bir şair vardı. Yemen’in Tayy kabilesindendi. Onun ülkesinde at eti yenirdi. Hatem-i Tai’nin pek çok atı vardı. Ancak onların içinde biri her bakımdan mükemmeldi. Çok hızlı koştuğu için adını “Rüzgârayak” koymuştu…
Zamanın hükümdarı, Hatem’in söylendiği gibi gerçekten cömert olup olmadığını öğrenmek ister. Veziri ile istişare edip, bütün servetine bedel olan Rüzgârayak isimli atı için on kişi gönderir. Eğer bu seçkin atı vermezse, cömertliği anlatılanlar gibi olmadığı anlaşılacaktır…
On kişi, kendilerini tanıtmadan bir gece Hatem’in evine misafir olurlar. Hatem, hemen bir at kestirip ziyafet hazırlatırken, yorgunluklarını gidermek için misafirlere dinlenecekleri yeri gösterir, yeni çamaşır ve elbise verir…
Mükellef bir ziyafetten sonra, on kişi kendilerini tanıtıp, hükümdarın arzusunu bildirirler:
-Hükümdarımız, ünü cihana yayılan o Arap atı Rüzgârayak’ı istiyor.
Hatem bir ah çekerek der ki:
-Beni en zayıf yerimden vurdunuz. Elimi ayağımı bağladınız. Bütün servetimi isteyin de Rüzgârayak’ı istemeyin benden. Hatta canımı isteyin hükümdarıma vereyim. Fakat onu istemeyin.
Hatem’in böyle söyleyip ağlaması üzerine gelen heyet, Arap atının çok kıymetli olduğunu anlayıp derler ki:
-Ey cömert insan, nasıl iştir bu, canını veriyorsun da, bir atı vermiyorsun? Anlaşılan atın bütün servetinden, hatta canından daha kıymetliymiş.
-Hayır öyle değil. Gece aniden geldiğiniz için, otlaktaki atlardan getirinceye kadar, belki sabah olurdu. Sizlerin aç uyumasını istemedim. Onun için çok sevdiğim Rüzgârayak’ı kesmek zorunda kaldım. Misafirin gönlünü hoş etmek, en ünlü atımdan, servetimden, hatta canımdan daha kıymetlidir.
Hatem, onlardan defalarca özür diledi. Misafirleri uğurlarken, her birine birer Arap atı ile birer kese de altın verdi…

 

Evet, Hatem-i Tai isimli bu zenginin cömertliği dillere destan olmuş, 15 asır geçmesine rağmen unutulmamıştır…

 

Asr-ı saadetten önce yaşayan böyle cömert bir babanın kızı olan Seffane, Resûlullah efendimizin huzurunda imanla şereflenmiş, kardeşi Adiyy bin Hâtem de Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden olmuştur…




Kategori içindeki yazılar: Ahmet Demirbaş