Beni sâlih duânızdan unutmayın efendim

Şeyh Ahmed Efendi: “Elhamdülillah kutb-ı zaman ile müşerref olduk!” 

 

 

 

Yenişehirli Ahmed Efendi Osmanlı velîlerindendir. Emîr Sultan hazretlerinin yoluna mensûbdur. Rumeli’de Yenişehir’de (Larissa) doğdu. Âlim ve velî zâtların ilim meclislerinde ilim tahsil ederek tefsîr ve fıkıh ilimlerinde pek derin âlim ve yüksek bir velî oldu. Rumeli Yenişehiri’nde insanlara vaaz ve nasîhat etti. Hicaz’a giderek hac vazîfesini yerine getirdi. Sevgili Peygamberimizin kabr-i şerîflerini ziyâret etti. Babasıyla birlikte hacca giderken babası ona; “İnşâallah Makâm-ı İbrâhim’de ikâmet okununca, gaybdan bir kimse zuhûr edip imâmlık etse gerektir. O kimseyi şüphesiz kutb-ı zaman bil. Ondan gâfil olma” diye nasîhat etti…

 

Nihâyet Makâm-ı İbrâhim’e varıp namaz vakti olunca, ikâmet okunduğunda âniden bir kimse zuhûr edip imâm oldu ve namaz kıldırdı. Namaz bittikten sonra Şeyh Ahmed Efendi imâmlık yapan zâtın yanına yaklaşıp müsâfeha etti ve; “Beni sâlih duânızdan unutmayın” dedi. O zât Şeyh Ahmed Efendiye duâ etti. Ahmed Efendi; “Elhamdülillah kutb-ı zaman ile müşerref olduk” diye sevincini zaman zaman beyân ederdi…

 

Hacdan döndükten sonra Emîr Sultan hazretlerinin dergâhında talebe yetiştirmekle ve insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatmakla meşgûl olan Abdurrahmân Efendi, vefât edince yerine Şeyh Ahmed Efendi geçti. Beş sene müddetle insanlara İslâmiyeti anlatan Şeyh Ahmed Efendi, vefât etmeden önce talebelerinden İbrâhim Efendiyi yerine halîfe bıraktı. 1529 (H.935) senesinde Bursa’da vefât etti.
Bir sohbetinde buyurdu ki: Âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Onların, Peygamberlerin yaptığı gibi gerekli açıklamalarda bulunması vâcibdir. Allahü teâlâ, Âl-i İmrân sûresinin yüz dördüncü âyet-i kerîmesinde meâlen; (İçinizde, insanları hayra çağıracak, iyiliği emredecek, kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunur. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir) buyuruyor. Allahü teâlânın cisim olduğunu ve mahlûkuna benzediğini söylemek, en büyük inkârdır. En büyük iyilik ise, tevhîd ve tenzîhdir. Selef-i sâlihîn, bid’atler, dînimize sonradan sokulan hurafeler ortaya çıkmadan bu mevzularda konuşmadı. Ancak, bid’atler zuhûr ettiği zaman, Selef-i sâlihîn, bid’atlere büyük darbeyi vurarak, bid’at sâhiplerine en şiddetli bir şekilde karşı koydular. Kaderiyye, Cehmiyye ve Cebriyye gibi bid’at ehli kimselere gerekli cevapları verdiler. Böylece Allah yolunda nasıl cihâd yapılması gerekiyorsa, öylece ilim ile cihâd yaptılar. Cihâd iki çeşitti. Bunlar: Söz ve yazı ile cihâd, kılıç ve silâh ile cihâddır.

Kategori içindeki yazılar: Vehbi Tülek