Böyle askeriniz varken sırtınız yere gelmez!..

Kanuni Sultan Süleyman​, haçlı saldırılarına son vermek için ordusuyla sefere çıkmıştı. Ordu, Belgrad’a doğru ağır ağır ilerliyordu…

 

 

 

 

 

Bugün, Kanuni Sultan Süleyman Han’ın vefat yıl dönümüdür. Bir nebze bu “Koca Sultan”dan bahsetmek istedik efendim…

 

Avrupalıların, “Büyük Türk” ve “Muhteşem Süleyman” lakaplarını verdiği, Kanuni Sultan Süleyman, İslam halifelerinin yetmiş beşincisi ve Osmanlı padişahlarının onuncusudur. Yavuz Sultan Selim Han’ın oğlu, İkinci Selim Han’ın babasıdır. 1494 senesinde doğup, 7 Eylül 1566’da vefat etti. Süleymaniye Camii yanındaki türbededir. (İkinci Süleyman ve İkinci Ahmed Han da bu türbededirler.)

 

     ***

 

Kanuni Sultan Süleyman Han haçlı saldırılarına son vermek için ordusuyla sefere çıkmıştı. Ordu, Belgrad’a doğru ağır ağır ilerliyordu. Güzergâhta mecburen bağların ve bahçelerin aralarından geçiliyordu. Hava çok sıcak olduğundan asker susuzluktan kıvranıyordu.
Çok güzel üzümleri bulunan, bir bağdan geçerken, askerin biri dayanamayıp, bir salkım üzüm kopararak susuzluğunu giderdi. Sonra da, asmaya, bir kese içinde, yediği üzümün çok üzerinde bir para bağlayarak, yoluna devam etti.
Çok geçmeden mola verildi. Asker, kan ter içinde bir köylünün koşarak geldiğini gördü. Hıristiyan köylü ısrarla Padişah ile görüşmek istiyordu. Köylüyü Kanuni’nin huzuruna götürdüler. Padişah sordu:
– Nedir bu hâlin, kan ter içinde kalmışsın, yoksa askerler bir zarar mı verdi?
– Ben şikâyet için değil memnuniyetimi bildirmek için geldim. Böyle bir askeri, böyle bir komutanı tebrik etmemek insafsızlık olur.
– Askerlerim sizi memnun edecek ne yapmışlar?
– Askerleriniz bağımdan geçtikten sonra, asmanın dalında bağlı bir kese gördüm. İçini açtığımda para vardı. Dikkatli baktığımda, bir salkım üzümün koparıldığını fark ettim. Anladım ki koparılan üzümün parası olarak bırakılmış. Sizde böyle güzel ahlaklı asker olduğu müddetçe sırtınız yere gelmez…
Kanuni, derhal o askerin bulunmasını emretti. Hıristiyan köylü, bu askere ne gibi mükafat verilecek diye merakla beklemeye başladı… Nihayet asker bulunup, Padişahın huzuruna getirildi. Kanuni;

 

-Niçin izinsiz iş yaparsın? Parası verilmiş olsa bile, sahibinden habersiz mal almanın caiz olmadığını bilmiyor musun? diye askeri azarladı. Sonra da;

 

-Bu asker derhal ordudan uzaklaştırılsın! diye emir verdi.
Hristiyan köylü heyecan ve şaşkınlıkla Kanuni’ye sordu:
– Ben bu askerin mükafatlandırılması için gelmiştim, siz onu niye cezalandırdınız?
– Böyle davranan bir askerle zafer kazanılmaz. Bunun için ordudan attım. Eğer aldığı üzümün parasını bırakmamış olsaydı, zalimlerden olurdu ve o zaman daha ağır cezaya çarptırılırdı…




Kategori içindeki yazılar: Ahmet Demirbaş