Vesvese ihtiyat değildir!

Necis olduğu bilinmeyen şeyleri yememek vesvese olur. Bilmek, ya bizzat görmekle veya âdil Müslümanların gördük demeleriyle anlaşılır. 

 

 

 

Günümüzde bilhassa yiyecek ve içecekler konusunda çok vesvese edenler oluyor…

 

Efendim, içinde haram maddelerin olduğu kesin bilinmedikçe, sakınmak, vesvese, kuruntu ve zararlı olur, haram olmaz, zanla kesin hüküm verilmez. (Buna haram madde konmuş olabilir, tedbirli olmak gerekir) demek takva ve ihtiyat değil, vesvesedir. Vesvese bir hastalıktır ve günahtır. Ben takva sahibiyim, şüphelilerden kaçıyorum demek, dinimizi iyi bilmemekten kaynaklanan bir vesvesedir.

 

İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki:

 

Yiyecek ve içeceklerde şüphe edip yememek, takva değil, vesvesedir. Mesela dinimiz, (Haram olduğu bilinmeyen şeyleri yiyin) buyuruyor. (Bilinmese de, haram ve necis şeyler yenmez, mutlaka necis olmayanı yiyin) demiyor. Böyle emretseydi, her şeyden şüphe eder, hiçbir şey yiyemezdik. Bir şeyin necis olmadığını tespit etmek genelde imkânsızdır… Mesela fareler unun içine girip kirletebilirler. Fırıncı bunu bilmediği için veya bile bile ekmek yapıp bize verebilir. Bu ekmeği yememiz günah olmaz. Onun için dinimiz, necis ve haram olsa da, (Necis ve haram olduğu bilinmeyenleri yiyebilirsiniz) buyuruyor.

 

Resulullah efendimiz, bir müşrikin, Hazret-i Ömer de, bir Hristiyan’ın kullandığı [belki de necis olan] testiden abdest almıştır. Eshab-ı kiram, gayrimüslimlerin verdiği suları içerler, onların sattığı et, peynir gibi gıdaları alırlardı. Hâlbuki pis, necis olan şeyleri yemek haramdır. Kâfirler ise ekseriya pis olur. Eshab-ı kiram, bunlara rağmen, necis olduğunu kesin bilmedikleri için, vesvese etmeyip, bu çeşit gıdaları yerlerdi. (İhya)

 

İmam-ı Kastalanî hazretleri buyurdu ki: Peygamber efendimiz, Hayber’de, Eshab-ı kiramla bir Yahudi’nin zehirli kebabından bir lokma yedikten sonra, (Bu et, bana zehirli olduğunu söyledi) buyurup başka yemedi ve son hastalığında;

 

(Hayber’de yediğim zehirli etin acısını hâlâ hissediyorum) buyurdu. (Mevahib)

 

Resulullah efendimiz, bir müşrik kadının su kabından abdest aldı… Bunlar, araştırmanın gerekmediğine birer delildir. (Berika)

 

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:

 

Kâfirlerle alışveriş eden Müslümanları pis bilmek, bunların yiyecek ve içeceklerinden sakınmak, ihtiyat değil, bu hâlden kurtulmak ihtiyattır. (Mektubat 3/22)

 

Demek ki; necis olduğu bilinmeyen şeyleri yememek takva değil, vesvese oluyor. Bilmek, ya bizzat görmekle veya âdil Müslümanların necaset katıldığını biz gördük demeleriyle anlaşılır. ‘Katılıyormuş’ demekle haram olmaz. (Eşbah)

 

Dinimizde, (Bir şeyin helal olması için delil aranmaz, haram olması için delil aranır) kaidesi vardır. Necis olduğuna bir delil bulunmazsa, temiz kabul edilir. (Usul-i Pezdevi)

 

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki; içinde necaset olduğu bilinmeyen gıda maddeleri temiz kabul edilir, yenmesi günah olmaz. (Tahrir)




Kategori içindeki yazılar: Ahmet Demirbaş