Bir farzı kasten yapmayan veya bir haramdan kaçmayan, açıkça günah işleyen kimsenin yaptığı nafile ve sünnetleri kabul olmaz, sevap verilmez.
Geçenlerde bir okuyucumuz aradı ve “Günahlarımız var, sevap da işliyoruz. Müslüman olarak ölenlerin sevaplarıyla günahları tartılıp, sevap kefesi ağır gelenler doğrudan cennete gireceğine göre, şimdi günah işlesek sonra bu günahları telafi edecek kadar hayır hasenat yapsak, çeşme yaptırsak, fakir giydirsek ve daha başka sevaplar kazansak, cehenneme girmekten kurtulur muyuz?” diye sordu.
Evet, sevap işlemekle cehenneme girmekten kurtulabiliriz; ama haramları karşılayacak çok büyük sevapların olması gerekir. Bin fakir giydirilip doyurulsa, bir vakit namazı kasten kazaya bırakma günahını ödeyemez, bir lira zekât borcunu veya azıcık bir kul hakkını ödemiş olamaz; çünkü farzların yanında nafile sevaplar denizde damla değildir. Düşman uçağına tabancayla, tüfekle karşı konulmayıp uçaksavar gerektiği gibi, haramlara da, farzlarla karşı koymak gerekir.
Ayrıca, günah işleyenin iyiliklerine sevap verilmez. Mesela, içki içen bir kimse namaz kılınca namaz borcundan kurtulur; fakat tövbe edip günahı terk etmedikçe, namaz kılanlar için vadedilen büyük sevaplara kavuşamaz; çünkü dinimizde günahtan kaçmak ibadet etmekten önce gelir. (U. Besair)
Hadis-i şerifte mealen buyuruldu ki:
(Küçük bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir.) [R. Nasıhin]
İmam-ı Rabbani hazretleri de bu hususta buyuruyor ki:
Bir farzı kasten yapmayan veya bir haramdan kaçmayan, açıkça günah işleyen kimsenin yaptığı nafile ve sünnetleri kabul olmaz, sevap verilmez. Bir lira zekât vermeyenin milyonlar vererek yaptığı hayratların ve hasenatların hiçbiri kabul olmaz. Yaptığı camilere, okullara, hastanelere, hayır kurumlarına ettiği yardımlara sevap verilmez. (Mektubât)
Muhammed Hadimî hazretleri de buyuruyor ki: Günah işlemeye devam edildikçe, taatların, ibadetlerin faydası olmaz. Hiçbirine sevap verilmez. (Berika)
(Faydası olmaz, sevap verilmez) demek farzlar sahih olur, borçtan kurtulursa da, o ibadeti yapmakla hâsıl olacak büyük sevaplara kavuşamaz demektir. Haram işlemeye devam edenin ve farz borcu olanın o konudaki nafile ibadetlerine zaten hiç sevap verilmez.
Onun için, tek çare tövbe etmektir. Tövbe ederken, günah işlediğine pişman olup üzülmek ve günahtan hemen vazgeçmek ve bir daha yapmamaya karar vermek şarttır. Bu üç şartı yapmadan, yalnız dil ile tövbe etmek, yalancılık olur. Küçük günahta ısrar etmek, büyük günah olur, büyük günahı bir kere yapmaktan daha büyük olur. Tövbe edince, büyük günah da affolur… Küçük günahı küçük görmek, büyük günahtır. Küçük günah işlediğini söyleyerek övünmek, büyük günah olur!..