Cehennemin tabakaları -1-

“Cehennem’e girmek ve sonsuz olarak orada kalmak, îmânı duyduktan sonra şirk (Allah’a ortak) koşanlar, kâfirler içindir.” 

 

 

 

Daha önceki 4 makâlemizde, birer nebze Cennet’ten bahsettik; şimdi gelelim Cehennem’e. Cehennem yedi tabakadır, kâfirler durumlarına göre, tabakaların birinde azap göreceklerdir. Kâdızâde Ahmed Efendi, “Ferâidü’l-fevâid” kitâbında buyuruyor ki: “Cehennem yedi tabakadır; birbirinin altındadırlar. Her tabakanın ateşi, üstündekinden daha şiddetlidir. Günâhı affedilmemiş olan müminler; birinci tabakada, günâhları miktârı yanıp, sonra Cehennem’den çıkarılarak Cennet’e götürüleceklerdir. Diğer altı tabakada, çeşitli kâfirler sonsuz yanacaklardır.”

 

“Cehennem yedi tabakadır: Birinci tabaka en hafîfidir. Fakat dünyâ ateşinden yetmiş kat daha şiddetlidir. Adı Cehennem’dir. Burada Müslümânlardan bir kısmı yanıp, günâhlarından temizleneceklerdir. Kâfirlerin devâmlı azâb görecekleri Cehennem’in diğer tabakaları ise; Saîr, Sakar, Cahîm, Hutame, Lazâ ve Hâviye‘dir.” (Seâdet-i Ebediyye)

 

Cennet ve Cehennem, şimdi mevcutturlar. Bazı âlimlere göre, Cehennem’in nerede olduğu kesin bilinmemektedir. Bazılarına göre, yedi kat yerin altındadır. Arz küresi, güneş ve bütün yıldızlar birinci semâ [gök] içinde olduklarına göre, yeryüzünün neresinde olursak olalım, yedi kat yerin altında semâ vardır. Bundan, Cehennem’in yedi kat semâdan birinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

 

“Cehennem’e girmek ve sonsuz olarak orada kalmak, îmânı duyduktan sonra şirk (Allah’a ortak) koşanlar, kâfirler içindir.” (Kâdîzâde)

 

“Cennet ve Cehennem hâlihâzırda vardırlar ve ebediyyen bâkîdirler (kalıcıdırlar). (Ömer Nesefî)

 

“Cehennem’den en son çıkacak mü’min, yedi bin âhiret senesi yanacaktır. Âhiretin bir günü, dünyânın bin senesi kadar uzundur.” (Kâdızâde Ahmed Emîn Efendi)

 

“Günâhlar gaflete, yanî Allahü teâlâyı unutmaya, gaflet ise, kalbin katılaşmasına sebeb olur. Kalbin katılaşması, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştırır. Allahü teâlâdan uzaklaşmak ise, Cehennem’e götürür.” (Hâris el-Muhâsibî)

 

“Bir şeyi arayan onun peşinden koştuğu ve bir şeyden korkan ondan kaçtığı hâlde, Cennet’i arayıp, Cehennem’den kaçan kimselerin, bunlara hiç aldırış etmeden gaflet uykusunda uyuyup kalmaları, ne kadar şaşılacak şeydir.” (Âmir bin Abdullah)

 

“Cehennem” kelimesi yerine kullanılan bir kelime daha vardır; o da “Nâr” kelimesidir ve “Ateş”; “Cehennem” anlamındadır.

 

Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:

 

“Kim, ameli ve iyiliği ile dünyâ hayâtını ve zînetini isterse, onlara dünyâda güzel amellerinin karşılığını bol bol veririz. Ecirlerinden hiçbir şey eksik bırakılmaz. (Fakat) onlar için âhirette, karşılık olarak, sâdece nâr vardır.” (Hûd sûresi: 15)

 

“Kalbinde hardal tânesi kadar îmân olan hiçbir kimse nâra girmez; kalbinde hardal tânesi kadar kibir (yâni küfür) bulunan hiçbir kimse de Cennet’e girmez.” (Hadîs-i şerîf – Müslim)

 

Cehennem’de ayrıca “Zemherîr” tabakası da vardır; orası Cehennem’deki soğuk yer, soğuk Cehennem’dir.

 

“Zemherîr’in soğukluğu pek şiddetlidir. Bir an dayanılmaz. Kâfirlere, bir soğuk, bir sıcak, sonra soğuk, sonra sıcak Cehennem’e atılarak azâb yapılacaktır. Cinnîler ateşten etkilenmezler; onların Cehennemlik olanları zemherîrde azâb göreceklerdir.” (Kâdızâde Ahmed Efendi)




Kategori içindeki yazılar: Ramazan Ayvallı