“Dîni dünyâ isteklerine âlet eden, herkesin îmânını bozan kötü din adamı İblîs’ten daha zararlıdır!”
İbn-i Vefâ hazretleri evliyânın büyüklerindendir. İsmi Ali, babasınınki Muhammed’dir. 1358 (H.759) senesinde Kâhire’de doğdu. 1404 (H.807) de Ravda’da vefât etti. Babası vefât etmeden önce, oğlu İbn-i Vefâ’yı Şemseddîn Muhammed Zeyleî’ye bıraktı. Bu zât, İbn-i Vefâ’yı terbiye etti. Fıkıh ilmi öğrenmelerini sağladı. İbn-i Vefâ on yedi yaşına geldiğinde, babasının yerine irşâd makâmına oturdu.
İbn-i Vefâ’nın kıymetli eserleri ve şiirleri vardır. Vasiyetleri birkaç cild kitap hâlindedir. Bu vasiyetlerinden bâzı bölümler şöyledir:
“Dünyâ dertlerine tutulmuş din kardeşini tedbirsizlikle suçlayıp, kınama. Çünkü o, ya mazlumdur; Allahü teâlâ sonunda onu kurtaracaktır veya günah işlemiştir, başına gelen musîbetler günâhına keffârettir. Yâhut da Allahü teâlâ, yüksek derecelere ve makamlara ulaştırmak için onu dünyâ dertlerine mübtelâ kılmıştır.”
“Devamlı elde kalmayacak olan bir şeyin varlığı ile övünmek ve kendi başına da gelebilecek bir şeyden dolayı başkasını ayıplamak ahmaklıktır. Çünkü pek iyi bilirsin ki, başkasının başına gelen sana, senin başına gelen şey de başkasına revâ görülebilir. Bunu iyi düşün!”
“Dünyânın zevkleri ve lezzetleri boştur. Bunlara kavuşmak için dînini dünyâya değişenler, dîninden tâviz verenler, rüşvet vererek çerçöp satın almaya çalışmış sayılırlar. Hazret-i Ömer bir gün yanındaki eshâbı ile giderken, onları görüp çöplüğün yanında uzun müddet eğledi. Kokusundan rahatsız olup;
-Bizi neden burada eğliyorsunuz? dediklerinde, hazret-i Ömer çöplüğü göstererek;
-İnsanların kavga ederek elde etmek istedikleri dünyâ (yâni haram ve mekruhlar) işte budur, buyurdu.”
“Dîni dünyâ isteklerine âlet eden, herkesin îmânını bozan kötü din adamı İblîs’ten daha zararlıdır. Çünkü, Şeytan vesvese verdiği için, mümin bir kimse onun düşman olduğunu bilir. İblîs’in isyân etmiş, sapıtmış bir düşman olduğunu aslâ unutmaz. İblîs’e uyduğu takdirde âsî bir kul olacağını anlar, günâhına derhâl tövbe eder. Rabbinden af diler. Kötü din adamı olan ulemâ-i sû’ ise, hak ile bâtılı karıştırarak, hevâ ve heveslerine, nefslerinin arzusuna göre hüküm verirler. Böylece doğru yoldan ayrılırlar. Kendilerine uyanların da yaptıkları boşa gider. İyilik yaptıklarını zannettikleri hâlde dalâlete düşerler. Kötü din adamlarından Allah’a sığın ve onlarla bir arada bulunmaktan sakın! Sâdık, iyi ve sağlam din âlimleriyle birlikte bulun.”
Vehbi Tülek