Veliler dünyâya değer vermedikleri için, Allahü teâlâdan dünyâ için bir şey istemezler…
Ebû Ali Tunusî hazretleri Tunus’ta yaşamış Halvetî büyüklerindendir. Mâlikî mezhebi âlimi olup Salyâne şehrinde zâviyesi vardı. 1256 yılında Tunus’ta Hammûde şehrinde vefât etti. “Hizb-ül-Latîf” adlı bir eseri vardır. Bu kitabında şöyle anlatır:
Evliyâ ve peygamberler, ne kadar yüksek olurlarsa olsunlar, Allaha kul olmaktan kurtulamazlar. Hârika, kerâmet hâsıl olmasında, kulların hiç tesiri olmadığı gibi, âdet üzere yaratılmakta olan şeylerde de, tesirleri yoktur. Her şeyi, yalnız Allahü teâlâ yaratmaktadır. Evliyânın ve peygamberlerin, hiçbir şeyin yaratılmasında tesirleri olmaz. Fakat Allahü teâlâ, evliyâsını ve peygamberlerini, başka kullarından üstün tutmuş, başkalarına vermediği nimetlerini, bunlara ihsân etmiştir. Allahü teâlâ, her insanın istekli işlerini, insanların istemelerinden sonra, dilerse yaratmaktadır. İnsanların istediği şeyleri, O istemezse yaratmaz. İnsanların istedikleri bazı şeyleri, O da hep istemekte ve hep yaratmaktadır. Meselâ, insan kolunu kaldırmak, gözünü kırpmak isteyince, o da hemen istemekte ve hemen onun kolunu kaldırmaktadır. İstememesi pek nâdirdir, insanların bazı isteklerini ise, O nadiren istemekte ve yapmakta ve çok zaman istemeyip yapmamakta, yani yaratmamaktadır.
Dünyâdaki isteklerimizin çoğu böyledir. Fakat bu da, insandan insana değişmekte olduğu her gün görülmektedir, işte Allahü teâlâ, evliyâsının ve peygamberlerin isteklerinin çoğunu, kol kaldırmak ve göz kırpmak gibi, hemen dilemekte ve yaratmaktadır. Bu onlara karşı, Allahü teâlânın bir ihsânıdır. Burada, evliyânın birbirlerine göre farkları olduğu gibi, hiçbir veli, hiçbir peygamber derecesine varamaz. Hiçbiri dünyâya değer vermedikleri için, Allahü teâlâdan dünyâ için bir şey istemezler. Dünyâdan her istedikleri de âhiret için ve Allah içindir.”
Zühd, sabır, riyâzet, açlık gibi sıkıntı çekmenin İslâmiyete uymadığını zannetmemelidir. Çünkü İslâmiyet, bedene eziyet ve zarar veren şeyleri yasak etmiştir. Bu riyâzetler, tasavvufculara zarar vermemektedir. Bunlar da, İslâmiyetin her hükmü gibi, Resûlullahtan gelen İslâm dininden bir parçadırlar. Bu işleri ve bunları yapan evliyâyı inkâr etmek, dînin bir parçasını inkârdır.