Kurbân Bayramı’nı idrâk ettik…

Malum olduğu üzere, bayram günleri, günâhların affedildiği, birlik ve berâberlik duygularının pekiştirildiği, yoksulların sevindirildiği günlerdir.

 

 

 

Bilindiği üzere, hicretin 2. yılında; Zilhicce ayında, Kurbân kesmek ve bayram namazı kılmak vâcip oldu. Yine bu yılda, oruç ve zekât farz kılındı; Ramazân ayında, terâvîh namâzı kılınmaya başlandı ve sadaka-i fıtır vermek vâcip oldu. Kezâ, müdâfaa için cihâda izin verildi; Müslümânların kıblesi de Kâ’be-i şerîfe oldu. [Bakara, 144]

 

Hem Fıtır (yani Ramazân) Bayramı, hem de Adhâ (Kurbân) Bayramı, Allahü teâlânın, biz ümmet-i Muhammed’e ihsân buyurduğu iki dînî bayramımızdır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz: “Allahü teâlâ, size Câhiliye döneminden kalma bayramlardan daha hayırlı iki bayramı (Ramazân ve Kurbân Bayramlarını) ihsân etti” buyurmuştur.

 

Yine Sevgili Peygamberimiz: “Ramazân Bayramı, Kurbân Bayramı ve teşrîk günleri, biz ehl-i İslâmın bayramıdır; bugünler yeme ve içme günleridir”  ve “Ramazân Bayramında namaz ve sadaka-i fıtır, Kurbân bayramında ise, namaz ve kurbân vardır” buyurmuşlardır.

 

 

NİÇİN BAYRAM YAPILIR?

 

 

Ma’lûm olduğu üzere, bayram günleri, günâhların affedildiği, birlik ve berâberlik duygularının pekiştirildiği, yoksulların sevindirildiği günlerdir.

 

Hazret-i Alî Efendimiz (radıyallahü anh), bir gün, bir kalabalığı eğlence içinde görüp, böyle eğlenip neş’elenmelerinin sebebini sorduğunda onlar, “Bugün bizim bayramımızdır” dediler. O da, “Günâh işlemediğimiz günler de bizim bayramımızdır” buyurdu.

 

Tâbiîn-i kirâmın en büyüklerinden Hasan-ı Basrî (rahmetullahi aleyh), birtakım insanların bayram günü gülüp eğlendiklerini görünce: “Allahü teâlâ, Ramazân ayını müsâbaka (yarış) meydânı gibi yaratmıştır. İnsanlar ibâdetle müsâbaka ederler, yarışırlar. Müsâbakayı, yarışı kazananlar kurtulur; kaybedenler helâk olur. Eğer hakîkati bilselerdi, yaptığı ibâdeti, ameli makbul olanlar sevinçten; yaptığı ibâdeti, ameli kabul olmayanlar ise, üzüntü ve hasretten gülüp oynayamazlardı” buyurdu.

 

Yine Müslümân, rûhunu teslîm edeceği, vefât edeceği zaman, rahmet meleklerini, Cennetteki ni’metleri görünce çok sevinir. Onları görmenin zevkiyle can verme vakti de Müslümânın bayramıdır.

 

Büyük İslâm âlimi İmâm-ı Gazâlî (rahmetullahi aleyh), bayramlara, “bayram” denilmesinin sebeplerini şöyle açıklıyor:

 

1- Mü’minler, Allahü teâlânın farz kıldığı Ramazân ayı orucunu tutabildikleri için çok sevinirler, Ramazân Bayramında bundan dolayı “bayram” yaparlar.

 

2- Bayramda, Allahın ihsânı bol oluyor. Bol bol ihsâna kavuşulduğu için “bayram” denilmiştir.

 

3- Bayram günü gelince, sevinç ve neşe de geliyor; üzüntüler unutuluyor. Bunun için “bayram” denilmiştir.

 

4- Bayramlar her sene tekrâr geliyor. Bu sevinçli gün tekrârlandığı için “îd=bayram” denilmiştir.

 

Allahü teâlâ, Cenneti Ramazân Bayramı günü halketti. Tûbâ ağacını o gün yarattı. Cebrâîl aleyhisselâmı da o gün vahiy elçiliğine seçti.

 

[Allahü teâlâ, necîp milletimizin ve bütün Müslümânların, sıhhat ve âfiyet içerisinde daha nice nice bayramlara kavuşmalarını nasîp buyursun.]




Kategori içindeki yazılar: Ramazan Ayvallı