Abdestli bulunmanın önemi…

Her zaman abdestli bulunmak, abdestli yatmak, abdestli yemek ve içmek çok sevaptır ve çok kıymetlidir.

 

Her zaman abdestli bulunmak, abdestli yatmak, abdestli yemek ve içmek çok sevaptır. Abdestli iken ölenlere şehîd sevâbı verilir. Ecdadımız her zaman abdestli olmaya, bir yere giderken abdest almaya, abdestsiz yere basmamaya, analar evlatlarına abdestsiz süt emzirmemeye çok dikkat ederlerdi. Abdestli olmaya devam edene, Allahü teâla şunları ihsan eder: 1- Melekler onun yanından ayrılmaz. 2- Devamlı sevap yazarlar. 3- Bütün azaları tesbih eder. 4- Uyuyunca melekler, insan ve cin şerrinden korur. 5- Sekerat-ı mevti [ölümü] kolay olur. 6- Abdestli iken Allahü teâlânın emanında olur. 7- İftitah tekbirini kaçırmaz…

 

İkinci Abdülhamid Han, siyasal bilgileri birincilikle bitirene, her sene sarayda görev verir, böylece, gençleri çalışmaya teşvik ederdi. Katip seçilen Esad Bey, Hâtırat-ı Abdülhamid Han-ı Sânî kitabında diyor ki:
“Bir gece yarısı şifre yazdım. İmza için, sultanın yatak odasının kapısını çaldım. Açılmadı. Bir daha vurdum. Yine açılmadı. Üçüncüyü vuracağım anda, kapı açıldı. Karşıma çıkan Sultan, havlu ile yüzünü siliyordu. ‘Evlat, seni beklettim. Kusuruma bakma, ilk çalışta kalkmıştım. Gece yarısı, mühim bir imza için geldiğini anladım. Abdestsiz idim. Bu milletin hiçbir kâğıdını abdestsiz imzalamadım. Abdest almak için geciktim’ dedi. Besmele çekerek imzalayıp, ‘Hayırlı olsun inşaallah’ dedi. İşte Osmanlı sultanları İslamiyet’e böyle bağlı, böyle saygılı idi.”

 

     ***
Muhammediye kitabının yazarı Yazıcıoğlu Muhammed Efendi, Edirne ve Gelibolu civarında yaşamıştır. Bu zatın Ahmed-i Bîcan olarak bilinen kardeşi vardır.

 

Ahmed-i Bîcan, bir gün bir camide vaaz etmekte iken ağabeyi Muhammed Yazıcıoğlu camiden içeriye girer ve küçük kardeşinin sohbetini dinlemeye başlar. Fakat  biraz sonra ağabeyi camiden gülerek çıkar. Ahmed-i Bîcan, ağabeyinin gülerek çıktığını görür… Akşam eve geldiği zaman bunu annesine anlatır. Anne, oğlu Muhammed’e “Oğlum, kardeşin camiden niçin gülerek çıktığını soruyor, bir hata mı işledim diyor” diye sorduğunda şöyle cevap verir:
“Anneciğim, ben kardeşimin vaazına gülmedim. Ben bir insanoğlunun sohbetini dinlemeye ne kadar çok melek gelmiş, oturacak yer bulamıyorlar. Onların hâli çok hoşuma gitti de ona tebessüm ettim. Ben de meleklerden camide oturacak yer kalmadığı için çıkıp gittim.”
Annesi, Ahmed-i Bîcan’a bunları anlattığında der ki:
“Anneciğim, ağabeyim melekleri görebiliyor da, ben niye göremiyorum. Bunu ona sorar mısın?”
Anne büyük oğluna bunu sorduğunda aldığı cevap şöyle oldu:
“Anneciğim, sen bunun sebebini benden daha iyi bilirsin.”
Anneleri uzun müddet düşündükten sonra bunun sebebini şöyle açıkladı: “Oğlum sana hiç abdestsiz süt emzirmedim. Ahmed’e ise, henüz kundakta iken, ben namaza durmuştum, Ahmed de  ağlamaya başlamıştı. Bu sırada evimizde bulunan komşu kadın, ağlamasın diye Ahmed’i emzirdi. Ben hemen namazı kılıp elinden aldım ama, biraz emmişti. Sonra o kadına abdestli olup olmadığını sordum, bana abdestinin olmadığını söylemişti. Onun melekleri görememesine sebep, olsa olsa bu olmalı.”




Kategori içindeki yazılar: Salim Köklü