“Kur’ân-ı azîmüşşândan her harfin kendine has manâları vardır. Onun bu manâlarını ins ve cin tefsîr etmekten âcizdir.”
Şeyh Tevekkül hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Sinop’ta doğdu. İlim tahsîli için Hirat’a gitti. Orada Şeyh Pîr Mîrim Halvetî hazretlerini tanıdı ve ona talebe oldu. Onu tanıması şöyle anlatılır:
Hirat’ta ilim tahsîl ederken bir gün bir evin önünden geçerken içeride bir kalabalık gördü. Yemek yiyorlardı. Onu da çağırdılar. Dâvet üzerine içeri girdi. Meğer hâne sâhibi Mîrim Halvetî hazretlerini dâvet etmiş ve nasîhatlerini dinlemek istemişti. Hakîkaten yemekten sonra Mîrim Halvetî hazretleri sohbet etti ve tayy-ı zaman ve tayy-ı mekân edip, bir anda başka bir yere gidip gelmişlerdi. Şeyh Tevekkül bu kerâmeti görünce hatırına; “Keşke bende de bu hâl olsa idi. Sılama gidip anne ve babamı görüverseydim” diye geldi. Bundan sonrasını, Şeyh Tevekkül hazretleri şöyle anlatır:
“Sılama, memleketime gidip gelmek düşüncesi içerisinde iken Mîrim hazretlerinin ellerini öptüğümde o ellerini göğsüme koydu. O zaman kendimi Sinop’ta evimde buldum. Annem babam oturur idiler. Selâm verdim. Hemen kalkıp; ‘Oğul sen misin? Nereden nasıl geldin?’ dediler. Ben onların onlar benim sesimi işitti. Bir zaman hâl hatır ile hasret giderdik. Sonra bir ibrik ile abdest aldım. Sonra kendimi Mîrim hazretlerinin huzûrunda buldum. İşte o aldığım ibrik dedim ve oradakilere gösterdim.” Şeyh Tevekkül kısa zamanda ilim ve edep öğrenip, hocasından icâzet aldı ve onun önde gelen talebelerinden oldu…
Sonra hocalarıyla birlikte Anadolu’ya geldiler. Hocası onu insanlara hak yolun bilgilerini öğretmek üzere Sinop’a gönderdi. Şeyh Tevekkül, Sinop’a geldiğinde başından geçenleri anne ve babasına anlatıp önceki gelişinin tayy-ı mekân ile olduğunu onlara haber verdi. Anne ve babası kendilerine Allahü teâlânın sâlih, velî bir evlâd vermesinden dolayı çok şükrettiler. Onlar da oğullarının yolu olan Halvetî yoluna girip, onun terbiyesi altında yaşadılar…
Şeyh Tevekkül hazretleri 1433 (H.837) senesinde Sinop’ta vefât etti. Buyurdu ki: “Hak teâlâ ve tekaddes hazretlerinin izzet ve celâli için yemîn ederim ki, Kur’ân-ı azîmüşşândan her harfin kendine has manâları vardır. Onun bu manâlarını ins ve cin tefsîr etmekten âcizdir. Yaratılmışların hepsi bir araya gelseler, yalnız ‘Be’ harfinin manâsını çözmeye güçleri yetmez.”