Allahın kullarını sevindirmek…

Sevgili Peygamberimiz buyurdu ki: (Allahü teâlânın farzlardan sonra en çok sevdiği iş, bir mümini sevindirmektir.)

 

 

 

 İnsanlara iyilik yapmak, sıkıntılarını gidermek suretiyle sevindirmek, çok sevaptır. İnsan bir iyilik yaptığı zaman Allahü teâlâya şükretmeli. Çünkü merhamet ettiği, sevdiği kullarına iyilik yapmayı, kullarını sevindirecek işler yapmayı nasip etmiştir. İyilik yapabilmek de bir nasip meselesidir. Hele kıyıda köşede kalmış, unutulmuş, hasta fakat tedavi olamayan, dertli fakat çaresiz kalmış, muhtaç, geçim sıkıntısı çeken kalbi kırıkları arayıp sormak, sıkıntılarını gidermek, sevindirmek, dualarını almak, böyle gönül ziyaretleri çok kıymetlidir.

 

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

 

(Allahü teâlânın en sevdiği iş, elbise vererek veya doyurarak veya başka bir ihtiyacını karşılayarak, bir mümini sevindirmektir.) [Taberânî]

 

(Bir kimse, mümin kardeşini sevindirince, bir melek, bu kimseye hep dua eder. Ölüp kabre konunca, yanına gelip, “Beni tanıyor musun?” der. Ölü, “Hayır” deyince, “Ben, bir Müslümana verdiğin sevincim. Bugün seni sevindirmek için geldim. Kabirde yanındayım, kıyamette de sana şefaat edip Cennetteki makamını göstereceğim” der.) [İ. Ebiddünya]

 

Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlânın rızasına giden bütün yolları inceledim, en kestirme yolun, insanları sevindirmek olduğunu gördüm.”

 

İslam âlimleri buyuruyor ki: “Bir Müslümana elbise almak, ayakkabı vermek de yine iyiliktir. Fakat iyiliğin azı var, çoğu var. En faydalı iyilik, birinin Cehennemden kurtulmasına vesile olmaktır. Bütün bu iyilikler, Allahü teâlânın kullarını ateşte yanmaktan kurtarmak için atılan adım yanında, deryada bir damla değildir. Nitekim İmam-ı Rabbânî hazretleri, ‘Bu zamanda yapılacak en kârlı, en faydalı iş, insanları, sonsuz felaketten kurtarmak için çalışmaktır’ buyuruyor. Onun için, bir kimseye yapılacak en büyük iyilik, ona doğru imanı yani Ehl-i sünnet vel cemaat itikadını, farzları, vacibleri öğretmek veya öğretilmesine sebep olmaktır. Mesela Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından bir kitap vermektir.” [Hakikat Kitabevi’nin kitapları, 35 dilde, dünyanın her tarafına gönderilmekte,  www.hakikatkitabevi.net  adresinden de ücretsiz olarak indirilip okunabilmektedir.]

 

     ***

 

Bir fakirin yiyeceği kalmaz. Açlık ve çaresizlikten bir yolun kenarında oturur, hüngür hüngür ağlar. O sırada oradan geçen bir âmâ, bunun sesini duyar. Sebebini sorunca fakir, sıkıntısını anlatır. Âmâ ona, “Gir koluma, bizim burada bir gecekondumuz var. Orada ne varsa beraber yeriz” der… Eve gelirler, karınlarını doyururlar. Âmâ, “Burada yatacak yer de var. Ye, iç, yat! Sen benim misafirimsin” der. Fakir çok duygulanır, kalbinin tam inceldiği bir anda ellerini açar, “Ya Rabbî, bir âmâ kulun, fakir olduğu hâlde bana bu iyilikleri yapıyor, bu kulun bana kapısını açtığı gibi, sen de bunun gözlerini aç!” diye dua eder. O anda Allahü teâlânın izniyle âmânın gözleri açılır.




Kategori içindeki yazılar: Salim Köklü