Kul haklarından en önemlisi akrabasına ve emri altında olanlara Emr-i mâruf yapmamaktır!
Hacı Sâdık Efendi Kayseri âlim ve velîlerindendir. 1768 (H.1182) senesinde Kayseri’de doğdu. Ürgüp’e giderek Ürgüplü Hacı Mustafa Efendinin derslerine, devâm etti. sonra Amasya, Ankara, bilâhare İstanbul’a giderek meşhûr âlimlerin derslerine devâm etti. İlim ve fazîlette yüksek derece sâhibi oldu. Rüûs imtihanını kazanarak Kayseri Pervâne Bey Medresesi Müderrisliğine tâyin edildi. Erzincanlı Hacı Süleymân Efendinin derslerine de devâm ederek, tasavvufta yükseldi, icâzet aldı.1849 (H.1266) senesinde Kayseri’de vefât etti. Buyurdu ki:
Âkıl ve bâlig olan her Müslümanın, her gün vakitleri gelince, beş kere namaz kılmaları ve her birisini vaktinde kıldığını bilmeleri farzdır. Kız ve oğlan çocuk yedi yaşına gelince, namaz kılmalarını emretmek velîsi üzerine vâcib olur. Oruç tutmaları için de emreder. İçki içmemesi için de emreder. İyi işlere alıştırır. Kötü işleri yapmamasını emreder. Kimse, kimsenin yerine, onun borcu olan namazı kılamaz. Kendi kıldığı namazın ve başka ibâdetlerinin sevabını, diri veya ölü olan başkasına hediye etmek câizdir. Alacaklının, alacağını istememesi için, namaz kılıp, sevabını ona bağışlamak câiz değildir. Bir dank, yâni bir dirhem gümüş kıymetinin altıda biri kadar [yarım gram gümüş kadar] borç için, şartlarını gözeterek kılmış olduğu namazlardan, yediyüz namazının sevabı, kıyâmet günü, alacaklısına verilecektir. Borçlunun sevapları biterse alacaklısının o kadar günahı, ona yükletilecektir.
Kul haklarından en önemlisi ve azâbı en çok olanı, akrabasına ve emri altında olanlara Emr-i mâruf yapmamaktır. Bunlara din bilgisi öğretmeyi terk etmektir. Onların ve bütün Müslümanların dinlerini öğrenmelerine ve ibâdetlerini yapmalarına, işkence ederek veya aldatarak mâni olanın kâfir olduğu, İslâm düşmanı olduğu anlaşılır. Bid’at sahiplerinin, mezhepsizlerin, sözleri ile, yazıları ile, Ehl-i sünnet îtikadını değiştirmeleri, dîni, îmanı bozmaları da böyledir.
Namazın farz olduğuna, birinci vazîfe olduğuna inanmayan, önem vermeyen, kâfir olur. Farz olduğuna inanıp da, tembellik ile, özürsüz kılmayan fâsık olur. Hadis-i şerifte, (Kâfiri Müslümandan ayıran şey, namaz kılmamasıdır) buyuruldu. Bunun için, tembellik ederek namaz kılmayana, Hanbelî mezhebinde kâfir denilmiştir. Terk etmek, tembellikle, bile bile kılmamak demektir. Özür ile kaçırmaya, fevt etmek denir. Özür ile vaktinde kılınmayan namazları acele kaza etmek farzdır. Âilesinin nafakasını kazanacak kadar tehîr etmesi câiz olur.