Mısır’da yetişen Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, Ali bin Yahyâ’dır. Lakabı Nûreddîn’dir. Zeyyâd diye meşhûr olmuştur. Doğum yeri ve târihi kesin olarak bilinmemekte olup, 1024 (m. 1615) senesi Rebî’ul-evvel ayının beşinde Cum’a gecesi Kâhire’de vefât etti.
Zamanın âlimleri olan Şihâbüddîn Ahmed bin Hamza er-Remlî, Şihâbüddîn Âmiret-ul-Berlîsî, İbn-i Hacer el-Heytemî, Nûreddîn Ali Tantedâî, Ezher Medresesi müderrislerinden Ârif-i billah Şihâbüddîn el-Bülkînî gibi zâtlardan aklî ve naklî ilimleri tahsil etti. Şihâbüddîn Hamza er-Remlî’den “Muvattâ” okudu.
İmâm-ı Kastalânî’nin Mevâhib-i Ledünniyye adlı eserini Ebü’l-Hasen el-Bekrî’den okudu. İmâm-ı Süyûtî’nin Câmi-us-sagîr’ini, Seyyid Şerîf Cemâlüddîn’den okudu. 952 (m. 1545) senesinde Mısır’da Şeyhülislâm Bedreddîn el-Gazzî ile karşılaşıp, onun ilim meclisinde bulundu. Aklî ve naklî ilimlerde yüksek derecelere ulaşıp şöhreti her tarafta duyuldu. Ezher Medresesi’nde ders vermeye başladı. Zamanındaki âlimlerin en yükseği oldu. Ders ve ilim meclisinde zamanındaki büyük âlimler dahî hazır bulunur, edeble onun huzûrunda halka meydana getirirlerdi. Onlar kendi aralarında; “Filan kimse birinci tabakadandır, filan kimse ikinci tabakadandır, filan kimse üçüncü tabakadandır” diyerek onun yanındaki derecelerini söylerlerdi. Ders esnasında her biri bu dereceye uygun olarak otururlardı. Ba’zıları uzun müddet ilim tahsil edip sohbetlerinde bulunmuşlardı. Bunlardan birisi Allâme Sâlim eş-Şibşîri’dir. Sâlim eş-Şibşîri onunla baba-oğul gibi idi. İkisinin arasında son derece muhabbet vardı. Sâlim eş-Şibşîri, hocasının sağlığında vefât etti. Vefâtından sonra Zeyyâd, derslerinde onu hatırlayıp yüksekliğini ve kıymetini anlatırdı. Dersi dinleyenler bir yerde takılıp cevap veremedikleri zaman onu hatırlar; “Sâlim’in ölümü bizi yordu” diye âh çekerdi. Burhan el-Lakânî, Nûreddîn el-Halebî, Nûreddîn el-Echûrî, Şemseddîn eş-Şevberi, Şemseddîn el-Bâbilî, Şihâbüddîn Kalyûbî, Abdül-Berr el-Echûrî, Âmir-üş-Şibrâvî, Şihâbüddîn Hafâcî gibi zâtlar da ondan ilim öğrenip istifâde eden kimselerdendir.
Taybersiyye Medresesi’nde Receb, Şa’bân ve Ramazan aylarında usûl okutur, müslümanların suâllerine cevap vermekle ve fetvâ ile meşgûl olurdu. Dersi bitirdiği zaman fetvâ makamının yakınında bir dükkanın kapısı önünde oturur, daha sonra Ezher Câmii’nde İmâm olup namaz kıldırır idi. İlim öğretmekle meşgûl iken Kâhire’de vefât etti.
Ali bin Yahyâ Zeyyâd aklî ve naklî ilimlerde yüksek âlim, ilmiyle âmil, fazilet ve güzel ahlâk sahibi bir zât idi. Zamanındaki âlimlerin en yükseği idi. İrfan sahibi de olan Zeyyâd, hayâtını ilim öğrenmek, öğretmek ve Allah adamlarıyla birlikte bulunmakla kıymetlendirirdi. Birçok yüksek hâller ve kerâmetler sahibi idi. Bir defasında ba’zı akrabâlarını ziyâret etmek üzere, bulunduğu yerden ayrıldı. Akrabalarının yanına vardığı zaman onlar kuyunun başında kova ile su çekiyorlardı. Onu görünce heyecanlandılar, ellerindeki su çektikleri kova kuyuya düştü. Buna akrabaları çok üzüldüler. Ali bin Yahyâ Zeyyâd hazretleri kuyunun başına vardı. Zahmetsiz olarak, eğilmeden kuyudan kovayı aldı ve akrabalarına verdi.
Birçok kıymetli eserleri olan Ali bin Zeyyâdî’nin Minhâc şerhine yazmış olduğu haşiyesi, âlimler arasında çok kıymetlidir. Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerinden Abdülkerîm-i Rafîî’nin, “Muharrer” adlı eserini şerh etmiştir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Hulâsat-ül-eser cild-3, sh. 195
2) Mu’cem-ül-müellifîn cild-7, sh. 260
3) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 754
4) Keşf-üz-zünûn sh. 1613, 1876
5) İzâh-ul-meknûn cild-2, sh. 443
6) Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye sh. 1090
ZEYYÂD