“Benim pek çok kusurum vardır…”

Mısır’da vefât eden Seyyid Ahmed Rıfâî hazretleri zamânında “hayâsız” biri vardı ki, bu büyük velîyi sevmezdi.
Kötü şeyler söylerdi.
Dedikodu yapardı.
O tevâzu ettikçe de, arttırırdı bu hakâretlerini.
Bir gün yine bu zâtın aleyhinde bir “mektup” yazdı.
Ve bir talebesine verip;
“Bunu, hocana götür” dedi.
O talebe mektubu aldı.
Götürüp hocasına verdi.
O da, talebesine;
“Aç oku” buyurdu.
Talebe okudu mektubu.
Baktı ki, baştan sona hakâretlerle dolu bir mektup.
Hem ağza alınmayacak cinsten.
Ancak hiç üzülmedi mübârek zât.
Gâyet sâkindi.
Talebesine;
“Kâğıt kalem getir” dedi.
Ve cevap olarak;
“Ey kıymetli efendim! Buyurduğunuz gibi benim pek çok kusurum vardır. Hakkımda yazdığınız şeylerin hepsi doğrudur. Ne yapayım ki, hatâlarım benliğime işlemiş. Sizin de yazdığınız gibi işlerimin çoğu günah. Ama gayret ediyorum. Siz de duâ buyurun da düzeleyim inşallah” diye yazdı.
Ve gönderdi bu kişiye.
Adam bu cevâbı okudu.
Ve insafa geldi.
Utanıp pişmân oldu yaptığına.
Tam anladı onun büyüklüğünü.
Huzûruna koşup özür diledi.
Ve elini öpüp, “talebesi” olmakla şereflendi.





Abdüllatif Uyan

Kategori içindeki yazılar: Abdüllatif Uyan