Sabır, Peygamberlerin hasletlerindendir…

Bu dünya mihnet ve sıkıntı üzerine kurulmuştur. Belâlara, musibetlere sabretmek, kurtuluşa sebep olan güzel huylardandır…

 

Dinimizde, sabrın fazîleti o kadar büyük ki, Allahü teâlâ, onu çok aziz eyledi. Sabır, Peygamberlerin hasletlerindendir. Herkes bu nimete kavuşamaz… Belâlara, musibetlere sabretmek, kurtuluşa sebep olan güzel huylardandır. Dünya mihnet ve sıkıntı üzerine kurulmuştur. Sıkıntının ise, sabretmekten başka çâresi, katlanmaktan başka kurtuluş yolu yoktur…

Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadîs-i şerîfte buyurdu ki:

(Sabır üçtür: Musîbete sabır, taate sabır ve günâh işlememeye sabır. Musîbete sabredene, Allahü teâlâ üçyüz derece ikrâm eder. Her derece arası yerden göğe kadar mesafedir. Taate sabredene, Allahü teâlâ, altıyüz derece ihsân eder. Her derece arası, yerin dibinden, Arş’a kadardır. Günâh işlememeye sabredene, Allahü teâlâ, dokuzyüz derece verir. Her derece arası, yerin dibinden Arş’ın üstüne kadardır.)

Kim Allahtan korkarak sabrederse sıkıntılardan kurtulur. Sabreden murâdına erer… Çocuğun ölmesi, malın elden çıkması ve gözün görmemesi, kulağın işitmemesi gibi insanın isteği ile ilgisi olmayan musîbetlere sabretmekten fazîletli sabır yoktur… Tabii ki sabır deyince ilk akla gelen Eyyûb aleyhisselamın sabrıdır…

İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden Eyyûb aleyhisselâmın çok mal ve serveti ile on oğlu vardı. Sürü sürü hayvanları, bağları ve bahçeleri bulunuyordu… Allahü teâlâ, hazret-i Eyyûb’u imtihân etmeyi murâd etti. Onun mallarını çeşitli vesîlelerle elinden aldı. O sabretti…

Bir gün, hocaları ile ders okuyan on çocuğunu da depremde kaybetti. O, Allahü teâlâya teslimiyetini bildirdi. Güzel sabretti…

Bundan sonra vücuduna hastalık geldi. Akrabâları, komşuları yanına uğramaz oldu. Şehir halkı onu ve hanımı Rahîme Hatun’u şehirden dışarı çıkardılar. O, yedi yıl dert ve belâ içinde kaldı. Hâlinden hiç şikâyet etmedi, yine sabır gösterdi…

Bir gün Cebrâil aleyhisselâm gelerek Allahü teâlâdan; 

“Ey Eyyûb! Belâ verdim sabrettin. Şimdi ben sıhhat ve nîmet vereceğim” haberini getirdi. Allahü teâlâ; 

“(Ey Eyyûb!) Ayağını yere vur. Çıkan sudan gusleyle ve soğuğundan iç” buyurdu. Bu emr-i ilâhî üzerine Eyyûb aleyhisselâm ayağını yere vurdu. Biri sıcak, biri soğuk, iki pınar fışkırdı. Sıcak sudan gusledince bedenindeki; soğuk sudan içince içindeki hastalıklardan kurtuldu ve sıhhate kavuştu. Gencecik biri oldu. Allahü teâlâ mallarını iâde etti. Çok sayıda evlat ihsân etti…

Unutmayalım ki son nefese kadar hepimiz imtihandayız. Allahü teala cümlemizi sabır imtihanını kazananlardan eylesin. Âmin…





Ahmet Demirbaş

Kategori içindeki yazılar: Ahmet Demirbaş