“Hâfız, ne söylersen kitaptan söyle!..”

Seyyid Mahmûd Sâminî hazretleri Harput’un büyük velîlerindendir. Elâzığ’ın Palu ilçesine bağlı Hun köyünde doğdu. İlk tahsîlini doğduğu yerde yaptı. Sonra Ali Septî hazretlerinin sohbetlerinde kemâle geldi. Hocasının vefâtından sonra yerine geçerek talebe yetiştirmeye başladı.

Mahmûd Sâminî hazretleri tütün içerdi. Talebeleri arasına yeni katılmış olan Osman Bedreddîn Efendi (İmâm Efendi) hocasının tütün içmesine kalben îtirâz etti… Yine bir gün sohbet esnâsında Osman Bedreddîn hocasının tütün içmesini kalben hoş karşılamadı. Mahmûd Sâminî ona dönerek; “Bizim tütün çubuğumuzu düşüneceğine, Allahü teâlâyı düşün ve zikret. O’nu an ve O’ndan başka da bir şey düşünme” dedi. Bu söz üzerine Osman Bedreddîn tövbe ederek, kalben büyük bir bağlılıkla hocasına bağlandı. Mahmûd Sâminî hazretleri Palu’da 1895 (H.1313) senesinde vefât etti.

Buyurdu ki: Bir şeyhte üç şeye dikkat ediniz. 1- Kendine dünyâlık verildiğinde, hoşuna gider mi? 2- Sünnetlerle amel ediyor mu? Sünnetlere ne derece uyuyor. 3- En çok neyi seviyor. Eğer dünyalıktan hoşlanıyor, sünnete ittibar etmiyor, dünyâdan bahsedip, âhiretten ve Allah’tan konuşmuyorsa, işinize yaramaz, ondan uzak olunuz.

Talebesi ve halîfesi Osman Bedreddîn Efendi der ki: Biz onsekiz sene yüksek huzûrlarına gittik geldik. Kendine bir büyüklük isnâd ettiklerini katiyyen görmedik. Hiç kimseden de işitmedik. Kendini şeyh saymadı. Buna rağmen pek heybetli ve azametli görünürdü. Çok kere buyururdu ki: Dünyânın ne kadar harab olduğunu benden anlayın. Bir zaman Şeyh Ali Efendi (Sebtî hazretleri) gibi bir zât-ı muhterem bu halkı Hak teâlâ hazretlerine davet ve irşad buyururlardı. Şimdi ise bu halka söz söylüyoruz. Heyhât!

“Kıyâmet günü peygamberlerin ümmetlerinin çokluğu ile iftihar ettikleri, sevindikleri gibi, biz de ihvânımızın (din kardeşi) çokluğu ile iftihâr ederiz, sakat olsalar, pek işe yaramaz hâlde bulunsalar bile.”

Talebesi Osman Bedreddîn Efendiye buyurdu ki: “Hâfız, ne söylersen kitaptan söyle. Bunda iki fayda vardır: 1) Sen aradan çıkarsın, sana gurur gelmez. Zîrâ söylediğin söz, senin değil, başkasınındır. 2) Birisi itiraz ederse, başkasının sözü olduğu için yine senin nefsin araya girmez. Bu sûrette insana hiddet ve can sıkıntısı da gelmez. Söylediğin söz, doğru ise de, yanlış ise de, kitabın sâhibine aittir.”


Vehbi Tülek

Kategori içindeki yazılar: Vehbi Tülek