Mucizeye “sihir ve göz boyama” diyenler!..

Mahmûd Lâmiî Çelebi Osmanlı âlimlerindendir. 1472 (H.877) de Bursa’da doğdu. Zamânının büyük âlimlerinden zâhirî ilimleri öğrendi. Tasavvufta, Seyyid Emîr Ahmed Buhârî hazretlerine intisâb ederek, onun talebesi olmakla şereflendi. 1531 (H.938) senesinde Bursa’da vefât etti. Molla Abdurrahmân Câmî hazretlerinin Şevâhid-ün-Nübüvve kitabını tercüme etti. Bu eserinde şöyle nakleder:

Basîret ehli olanların mucizeleri ve delîlleri görmeleri muhabbetlerini kuvvetlendirir, keşf ve yakînlerini arttırır. Allahü teâlâ; [Feth sûresi 4. âyetinde meâlen] (… Îmânları artsın diye, müminlerin kalblerine manevî huzûru indirdi. Bütün göklerin ve yerin orduları Allahındır. Allah alîm ve hakîmdir!) buyurmuştur.

İnsanlardan bazılarının ise, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ile irtibâtları olsa da; örf ve âdetler tabiatlarına iyice yerleşdiği için [o hâller huyları hâline geldiği için], Onun ile olan münâsebetleri örtülü kalmıştır. Bu sebeple; Resûlullahın hâllerini, sözlerini ve mucizelerini görüp, işitmedikçe, Ona îmân etmek nimeti ile şereflenemezler. O hâlde alâmetler ve mucizeler böyle kimselerin, îmânın aslına kavuşmalarına sebep olur. Bunları görmeden îmân etmiş kimselerin ise, bunları görerek yakînleri artar. Bu bakımdan Resûlullahın nübüvvetinin şâhitlerini, risâletinin delîllerini müşâhede edenler, görenler, iki kısma ayrılırlar. Bunun gibi, âdil ve güvenilir kimselerden delîlleri ve mucizeleri işitenler de iki kısmdır.

Bunlardan bir kısmının Resûlullah ile öyle münâsebetleri vardır ki, Onun asrından sonra, mucize gibi olmasa da, O Resûlün mubârek sözlerinin açıklamalarını, hâllerini ve ahlâkını işittiklerinde, Onun nübüvvetini tasdîk ve getirdiklerine îmân ederler. Mucizeler ise onların îmânını ve tasdîkini dahâ da kuvvetlendirir.

İkinci kısım kimseler ise, mucizeleri duyup, Onun nübüvvetini tasdîk etmedikçe, îmân nimetine kavuşamazlar. Tasdîk ve îmân nimetine kavuştuktan sonra, mucizeleri mülâhaza ve ibretle düşünmek yakîni arttırır.

İnsanlardan diğer bir kısmının ise, Resûlullah ile münâsebetleri ve benzerlik nûru yok olmuştur. Her ne kadar Onun nübüvvetinin delîlleri ve mucizeleri karşılarında olsa da ve bunları görseler de, inât ve kibirlerinden dolayı inanmadılar. Kureyş kabîlesinin ileri gelenleri böyledir. Îmân etmek için mucize istediler. Mucizeleri görünce, bunlar sihir ve göz boyamakdır, dediler. Mucizeleri görmeleri şekâvet ve bedbahtlıklarını artdırmaktan başka bir şey yapmadı.


Vehbi Tülek

Kategori içindeki yazılar: Vehbi Tülek