Huşû ile kılınan namaz kurtuluş vesilesidir…

Hâfız Ali Efendi Kıbrıs’ta yetişen velîlerdendir. 1846 (H.1262) senesinde Kıbrıs’ın Limasol şehrinde doğdu. Tahsil çağına gelince, İbrâhim Sıdkı Efendinin ders verdiği medreseye devâm etti. İbrâhim Efendiden Kâdiriyye tarîkatında icâzet aldı. Hocasının vefâtından sonra yerine geçerek insanlara doğru yolu anlatmaya çalıştı. 1926 (H.1345) senesinde Kıbrıs’ın Baf kasabasında vefât etti.

Baf’a belli günlerde gemi gelirdi. Gemi tayfalarından Hâfız Ali Efendiyi tanıyanlar, hoca efendinin durumunun iyi olmadığını bildikleri için görünmek istemediler. Fakat mutad olmayan bir vakitte câmide karşılaştılar. Ali Efendi onları evine dâvet etti. Sofraya sâdece 2 tabak kondu.Tayfalar bu az yemeği görünce birbirlerine baktılar. Hoca Efendi oturunca besmele çekip yemeye başladılar. O az yemekle hepsi tıka basa doydu. Fakat yemek hâlâ eskisi gibiydi…
Bir gün bir grup cemâat Hâfız Ali Efendiyi ziyârete gidiyordu. Hepsi atlıydı. Kıbrıs’ta çok olan zeytin ve keçiboynuzu ağaçlarının altında gidiyorlardı. Keçiboynuzları salkım salkım sarkıyor, olmuş meyveler insanların başına değiyordu. İçlerinden biri; “Ne güzel ballanmış, bir tâne yesek” deyince, diğeri; “Kul hakkı geçer, yeme” dedi. Üçüncüsü; “Hem hoca ziyâretine git, hem hak ye bu olmaz” dediyse de, o kimse bir tâne keçiboynuzu koparıp yedi…

Hâfız Ali Efendinin huzûruna vardıklarında sohbet ediyordu. Sohbetin bir yerinde Ali Efendi onlara bakıp; “Kul hakkından çok sakının. Haram yemeyin. Başınıza Keçiboynuzları değse de, bir tâneden ne olur demeyin. Hiçbir zaman kul hakkını yemeyin buyurdu. İçlerinden biri; “Size yemeyin demedim mi?” Müminin firâseti var. En sonunda söylettiniz” dedi.

Bir sohbetinde buyurdu ki: “Namazda huşû, namaz kılanın kurtuluşunun alametidir. Nitekim Allahü teâlâ Mü’minûn sûresi başında, (Muhakkak ki, mü’minler kurtuluşa erdiler. O mü’minler ki, namazlarında huşû (tevâzu ve korku) sahibidirler) buyurmaktadır. Peygamber Efendimiz de buyurdu ki: (Bir Müslüman doğru olarak ve huşû ile iki rekat namaz kılınca, geçmiş günahları affolur.)

Yanî, Allahü teâlâ onun küçük günahlarının hepsini affeder. Huşûyu terk etmek ise, münâfıklık alameti ve kalbin harab olmasıdır. Nitekim Allahü teâlâ Mü’minûn sûresi 117. âyetinde, (Gerçek şudur ki; Allahtan başkalarına tapınan kâfirler, felaha, kurtuluşa kavuşamazlar) buyurmaktadır.


Vehbi Tülek

Kategori içindeki yazılar: Vehbi Tülek