Her Müslümanın, önce Ehl-i sünnet ve cemâat âlimlerinin bildirdikleri gibi, inanması lâzımdır.
Hâce Ubeydullah, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hocası olan Muhammed Bâkî-billah’ın büyük oğludur. Küçük yaşta iken babası vefât etti. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin yüksek teveccühleri ile yetişti ve önde gelen talebelerinden oldu. Onbirinci asrın sonlarında vefât etti. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin Hâce Ubeydullah’a yazdığı mektûbun (1. cild, 266. Mektûp) bazı kısımları:
Her Müslümanın, önce itikâdını düzeltmesi, yani Ehl-i sünnet ve cemâat âlimlerinin bildirdikleri gibi, inanması lâzımdır. Durmadan, yılmadan çalışan o âlimlere, Allahü teâlâ bol bol mükâfat versin!
Allahü teâlâda, noksanlık sıfatları, mahlûkların hâssa ve alâmetleri yoktur. Madde değildir. Cisim değildir. Mekânlı değildir. (Yani, yer kaplayıcı değildir.) Zamanlı değildir. (Bir yerde bulunmadığı gibi, zamanı da yoktur). Kemâl sıfatları, kusursuzluklar yalnız O’ndadır. Sekiz kemâl sıfatı olduğunu bildirmiştir ki şunlardır: “Hayât”, diri olmasıdır, “İlim”, bilmesidir. “Kudret”, gücü yetmesidir. “İrâde”, dilemesidir. “Sem”, işitmesidir. “Basar”, görmesidir. “Kelâm”, söyleyici olmasıdır. “Tekvin”, yaratmasıdır. Bu sıfatları, kendinden ayrı olarak vardır.
Allahü teâlâ, kullarına kuvvet, kudret, irâde vermiştir, istediklerini işlerler, insanlar, işlerini kendileri yapıyor. Allahü teâlâ da yaratıyor. Allahü teâlânın hikmeti, âdeti şöyledir ki; insan bir işi yapmak isteyince, O da isterse o işi yaratır. Bu iş, insanın kasdı ile, ihtiyârı ile meydana geldiği için, işin mesûliyeti, sevâbı ve rızâsı, o insana oluyor, insanın ihtiyârı zayıftır, azdır diyenler, Allahü teâlânın irâdesinden az olduğunu demek istiyorlarsa, doğrudur. Yok eğer, emirleri yapacak kadar değildir diyorlarsa, yanlıştır. Allahü teâlâ, insanlara yapamayacakları bir şeyi emretmemiştir. Hep kolayı emretmiş, güç şeyi istememiştir. Az zamandaki bir küfre, sonsuz azap etmeyi ve az zamandaki îmâna, sonsuz nimetler vermeyi, takdîr etmiştir. Bunun sebebini anlayamayız. Allahü teâlânın yardımı ile, şu kadar biliyoruz ki, insanlara, görünür görünmez bütün nimetleri, iyilikleri veren, yerlerin, göklerin, zerrelerin yaratanı, noksansızlık ve kusursuzluklar yalnız O’na mahsûs olan bir Allaha inanmamak, elbette çok şiddetli, çok acı azap ister ki, bu da Cehennemde sonsuz yanmaktır.