Her insan, yaratılışı îcâbı hayâtı sever ve ömrünün uzun olmasını ister. Ancak, uzun ömür, Hak yolunda tüketilmiş ise hayırlıdır.
Yarın 2024 yılının son günü. Ömrümüzden 1 sene daha gitmiş, ölüme, kabre ve âhırete biraz daha yaklaşmış olacağız. Geçen hafta da ifâde ettiğimiz gibi bir yıl: 4 mevsim, 12 ay, 52 hafta, 365 gün ve 8.760 sâat [ya’nî 525.600 dakîka]dır.
Malûm olduğu üzere, her insan, yaratılışı îcâbı hayâtı sever ve ömrünün uzun olmasını ister. Ancak, uzun ömür, Hak yolunda tüketilmiş ise hayırlıdır. Nitekim bir sahâbî, Sevgili Peygamberimize, “Yâ Resûlallah! İnsanların hayırlısı [en iyisi] kimdir?” diye bir suâl sorduğunda, Peygamber Efendimiz ona şöyle cevap vermiştir: “İnsanların hayırlısı [en iyisi], ömrü uzun olup ameli güzel olandır.” O sahâbî, “Hangi insanlar şerlidir [daha kötüdür]?” diye sorunca da, Resûlullah Efendimiz, “Ömrü uzun olup da, ameli kötü olan” [Tirmizî] buyurmuştur.
Zâten Allahü teâlâ da, Kur’ân-ı kerîm’inde, Mülk sûresinin 2. âyetinde: “Amelce hanginiz daha güzeldir diye [yanî hanginizin daha güzel amelde bulunacağını] imtihân edip ortaya çıkarmak için ölümü de, hayâtı da yaratan O’dur… “ buyurmuştur. Demek ki hayât ve ölümün yaratılmasında, imtihân maksadı vardır.
Allahü teâlâ, bütün kullarının, îmân etmelerini, ibâdet yapmalarını, verdiği ni’metlere şükretmelerini, güzel ahlâka sâhip olmalarını, kendi aralarında kardeşçe yaşamalarını, birbirlerine yardımcı olmalarını emretmiştir.
Onun için, Allahü teâlânın bizlere ihsân buyurduğu sonsuz ni’metlerine şükretmeli, bunları yerli-yerinde kullanmalı, O’nun dînine hizmet ve kullarına yardım etmeliyiz. O hâlde ilmi olan ilminden, makâmı olan makâmından, malı olan da malından diğer insanları faydalandırmalıdır. Her gün, en iyi işleri yapmaya çalışmalıdır.
Unutmayalım ki, zamân ni’meti, Allahü teâlâ’nın bizlere önemli lutuflarından birisidir. Zaman en büyük sermâyedir. Sevgili Peygamberimiz buyurmuştur ki: “İki [büyük] ni’met vardır ki, insanların çoğu bunlarda hep aldanır. Bunlar: Sağlık ve boş vakittir.” [Tirmizî]
Dünyâ ve âhiret saâdetini kazanmak, bu sınırlı zamânı iyi kullanmaya bağlıdır. Nitekim Peygamber Efendimiz “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz öyle haşrolursunuz” buyurmuşlardır.
Aralık ayında, önemli bazı şahsiyetlerin vefâtları vukû bulmuştur. Burada, ancak çok cüz’î bir kısmını zikredelim:
16 Aralık (Hicrî 10 Muharrem 61 Aşûre Günü): Sevgili Peygamberimizin mübârek torunu Hazret-i Hüseyin, Kerbelâ’da şehîd edilmiştir.
17 Aralık 1273’te: Büyük âlim ve velîlerimizden Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî,
18 Aralık 1111’de: Büyük İslâm Âlimi ve velî İmâm-ı Gazâlî,
20 Aralık 820’de: İslâm âlimlerinin en büyüklerinden İmâm-ı Şâfiî,
23 Aralık 1624’te: Evliyânın en önde gelenlerinden İmâm-ı Rabbânî âhirete irtihâl etmişlerdir.
Aslında, doğum günü ve mübârek geceler, hep hicrî-kamerî yıla göre hesâb edilir. Bütün ibâdetlerde ve dînî faâliyetlerde de hicrî-kamerî aylar esâs alınır. Oruç, hac, kurbân ve bayram günleri, hep kamerî aylara göre tesbît edilir. Haccı, Allahü teâlânın bildirdiği Zilhicce ayında yapmayıp da, mîlâdî bir ayda, meselâ Ocak’ta yapmak; orucu, Ramazân ayında değil de, Şubât’ta veya Mart’ta tutmak; Cuma namazını Cuma günü değil de Pazar günü kılmak dîni değiştirmek olur. O şekilde yapılan ibâdetlerin hiçbirisi sahîh olmaz.