Anadolu velîlerinden Abdürrahîm Tırsî hazretlerinin bir arzusu vardı gençliğinde. Hızır aleyhisselâmı görmek…
“Onu bir görebilsem” diye sızlanır dururdu. Hocası, Eşrefzâde Rûmî hazretleriydi.
Biliyordu onun bu arzusunu.
Bir gün çağırdı onu:
“Abdürrahîm!”
“Buyurun hocam.”
“Pazara git de, biraz elma al bize!”
“Başüstüne” dedi.
Sepetini aldı.
Ve düştü yola.
Elmayı alıp dönüyordu ki, yanına bir derviş gelip sordu:
“Ey genç! Ne var sepetinde?”
“Elma var” dedi.
Ve açtı sepetini, gösterdi.
Derviş bir “elma” aldı.
Ve devam etti yoluna.
Genç Abdürrahîm buna bir mânâ veremedi. Dergâha varıp koydu elma sepetini hocasının önüne.
Eşrefzâde sepete baktı.
Ve Abdurrahîm’e;
“Bu elmaların biri eksik” dedi.
O an hâtırladı yolda olanı.
Ve arz etti aynen hocasına.
Sordu hocası:
“Niçin yapışmadın eteğine?”
Abdürrahîm’in kalbine bir “ateş” düştü:
Ve sordu hemen:
“Yoksa o, Hazreti Hızır mıydı?”
Hocası tebessümle;
“Evet ya, o gördüğün Hızır idi. (Görsem görsem) derdin de (Bilsem) demezdin. İşte gördün, ama bilemedin” buyurdu.
Genç Abdürrahîm, o günden sonra “Görsem ve bilsem” diye duâ eder oldu artık. (Devamı yarın)
Abdüllatif Uyan