Uzayda, kutuplarda namaz ve oruç

Hanefî mezhebinde vakit, namazın şartı değil, sebebidir. Sebeb bulunmazsa, namaz farz olmaz.

 

 

 

Sual: Uzayda ve kutuplarda namaz ve oruç nasıl icra edilir?

 

Cevap: Her memleketin namaz vakti, o memleketin Ekvator’dan uzaklığı ve mevsimlere göre değişir. 67 dereceden geçen kuzey kutup dairesinin kuzeyinde bulunan soğuk memleketlerde, güneşin meyli çok olduğu zamanlarda, şafak kaybolmadan fecir başlar. Bunun için Baltık Denizinin kuzey ucunda, yazın gece olmayıp, yatsı ve sabah namazlarının vakti başlamaz.

 

Hanefî mezhebinde vakit, namazın şartı değil, sebebidir. Sebeb bulunmazsa, namaz farz olmaz. Böyle memleketlerde bulunan Müslümanlara bu iki namaz farz olmaz. Güney yarım kürede, her yer deniz olduğu için böyle memleket yoktur. Bazı âlimlere göre ise, arz dereceleri bunlara yakın olan yerlerdeki vakitlerinde kılmak farz olur. Bu iki namaz vaktinin başlamadığı zamanlarda, vakitlerinin olduğu en son günün vakitlerinde kılmak iyi olur.

 

Kutublara ve Ay’a giden Müslümanın, seferî değilse, bu ayda gündüzleri oruç tutması lazımdır. Yirmidört saatten daha uzun günlerde, oruca saatle başlar, saatle bozar. Gündüzü böyle uzun olmayan bir şehirdeki Müslümanların zamanına uyar. Eğer oruç tutmazsa, gündüzleri uzun olmayan yere gelince kaza eder.

 

A. Ziya Bey, İlm-i hey’et kitabında diyor ki:

 

“Kutba yaklaştıkça, sabah ve yatsı namazlarının vakitlerinin başlangıcı, yani fecir ve şafak vakitleri, güneşin doğma ve batma vakitlerinden uzaklaşır. Yani sabah ve yatsı namazlarının ilk vakitleri, birbirine yaklaşır. Her memleketin namaz vakitleri, Ekvator’dan uzaklığına, yani arz derecesine, Güneş’in meyline yani ay ve günlere göre, değişir.”

 

İbni Âbidîn ve Şâfi’î El-envâr ve Mâlikî El-mukaddemet-ül-izziyye şerhinde, Mîzân-ül-kübrâ da deniyor ki:

 

“Namazın sahih olması için, vakti girdikten sonra kılınması ve vaktinde kılındığını bilmek şarttır. Vaktin girdiğinde şüpheli olarak kılıp, sonra vaktinde kılmış olduğunu anlarsa, bu namazı sahih olmaz. Vaktin bilinmesi, vakitleri bilen âdil bir Müslümanın okuduğu ezanı işitmekle olur. Ezanı okuyan âdil değilse veya âdil Müslümanın hazırladığı takvim yoksa, kendisi vaktin girdiğini araştırıp, kuvvetli zan edince kılmalıdır. Fasık veya âdil olduğu bilinmeyen kimsenin, kıbleyi göstermesi, ezan gibi olup, ona değil, kendi araştırıp anladığına uyması lazımdır.”


Kategori içindeki yazılar: Osman Ünlü