Allah dostlarından ve Edirne velîlerinden Nûreddîn Baba‘nın bir talebesi vardır ki, çok yakışıklıdır.
Üstelik takvâ sâhibidir.
Günahtan çok korkar.
Olacak bu ya…
Ahlâksız bir kadın, âşık olur bu gence.
Peşinde dolaşır…
Ama genç, yüz vermez. Bir gece delikanlı odasında ders çalışırken çalınır kapısı. Açtığında yine bu kötü kadını görür eşikte.
Sertçe sorar:
“Ne var, ne istiyorsun?”
Kadın bir şey demez.
Hemence içeri girer.
Kapıyı arkadan sürgüler.
Sonra da;
“Ya dediğimi yaparsın, ya da bağırır, seni âleme rezil ederim” der.
Ama genç;
“Âhirette rezil olacağıma, dünyâda olayım” der.
Aldırmaz bu tehdide.
Yumar gözlerini…
Ve kalbinden;
“Yâ Rabbî! Kurtar beni bu kadının şerrinden, ben günâha girmek istemiyorum” der.
Yalvarır Rabbine.
O anda kapı açılır.
Hocası girer içeri.
Öyle heybetlidir ki, o kadar olur!
Bir nazar eder o kadına.
O nazar kâfi gelir ona.
O anda kalbi değişir.
Tövbe istiğfâr eder.
Hem sarılır ibâdete.
Öyle ki; iffet ve edepte, parmakla gösterilen bir hanımefendi olur o havâlide.