Irak’ta yetişen Abdülkâhir Sühreverdî hazretlerinin bir sevdiği şöyle anlatıyor:
Bir gün Abdülkâhir Sühreverdî hazretleriyle çarşıda dolaşıyorduk.
Bir kasap dükkânının önünden geçiyorduk.
O, birden durdu.
Ben de durdum.
Bana, dükkândaki bir eti göstererek “Şu et bana (ben leşim) diyor” buyurdu.
Kasap da duydu bunu.
Ve üzüntüden bayıldı!
Ayılınca, bize;
“Evet, o et gerçekten leşti’ dedi.
Yâni “Besmelesiz” kesilmişti.
Sonra bu zâta;
“Tövbe ediyorum ve bir daha böyle bir şey yapmayacağıma söz veriyorum” dedi.
● ● ●
Abdülkâhir Sühreverdî hazretlerinin yeğeni, Şihâbüddîn Ömer-i Sühreverdî şöyle anlatıyor:
Bir gün amcamın yanına biri geldi.
Bir de buzağı getirmişti.
Onu bir ağaca bağlayıp;
“Efendim, kabul ederseniz bu hayvanı size nezr etmiştim” dedi.
Amcam buzağıya baktı.
“İyi ama bize nezrettiğin, bu hayvan değil” buyurdu.
Adam şaşırdı!
Amcama bakıyordu.
O ara bir kişi geldi.
Onun da yanında bir buzağı vardı.
Amcama dönüp;
“Efendim, bir karışıklık oldu, size nezredilen buzağı, o değil, işte budur” dedi.
Onu bırakıp, öbürünü alıp gitti…
Abdüllatif Uyan